Türbana Fransız modeli de uymuyor
Üniversitelere öğrencilerin başörtüsü ile girmesine ilişkin tartışma, yıllardır Türkiye'nin gündeminde. Alevi bazen düşüp, bazen çıksa da sonuç olarak sorunun devam ettiği gerçeği ortada duruyor. Türban sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin de herkesin kendisine özgü bir formülü bulunuyor. Bunlardan sonuncusu da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün dile getirdi. Başbakan Erdoğan, Ertuğrul Özkök ile görüşmesinde türban sorununun Fransa'nın kabul ettiği yeni sistemle çözülebileceğini belirtiyor. Erdoğan şöyle diyor: "Ben Fransız sistemini dikkatle inceledim. Oralarda üniversitelerde türban yasağı yok. Sadece ilk, orta ve liselerde, devlet okullarında böyle bir yasak var. Özel okullarda da öyle bir yasak yok. Yani biz de aynı sistemi uygulayabiliriz." Yani, türbanın üniversitelerde öğrenciler için serbest bırakılmasını istiyor.
Anayasa engeli Erdoğan, bunu söylese de bu formülün önünde çok büyük bir engel bulunuyor; Anayasa Mahkemesi... Nitekim, dün Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile de konuyu konuşurken o da aynı duruma işaret etti. Fazilet ve Refah partilerinin kapatılması davası sonucunda Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu iki karar bulunuyor. Ayrıca 1990 başında da sadece türban ile ilgili aldığı benzer bir kararı daha bulunuyor. Yüksek Mahkeme, türbanı yasaklarken gerekçesini Cumhuriyet'in niteliklerini tanımlayan Anayasa'nın 2'nci maddesine dayandırıyor. Her üç kararında da türbanın kamusal alan içinde kullanılmasının Anayasa'nın 2'nci maddesine aykırı olduğunu açıkça kayda geçiriyor. Yüksek Mahkeme, bir yasanın Anayasa'ya uygunluğuna karar verdiğinde, 10 yıl sonra buna itiraz hakkı bulunmasına rağmen ret kararında böyle bir süre söz konusu olamıyor. Dolayısıyla türban ile ilgili olarak herhangi bir itiraz hakkı bulunmuyor. Buna bir de hükümet ile YÖK ve rektörler arasında ortaya çıkan gerilim de eklendiğinde, seçimden sonra bu sorunun kısa sürede çözülmesi de olası gözükmüyor.
Hamişler formülü Bütün bunlara rağmen, hukukçular da bu konuda bir çıkış yolunun bulunup bulunamayacağını tartışıyor. Bulunan orta yol ise kamusal alanda bulunacakların "hizmet alan ve hizmet veren" olarak ikiye ayrılması şeklinde. Bu formül ortaya çıkarılırken de ABD'de her türlü teknoloji ve elektronik aleti kullanmayı ret eden Hamişler için bulunan yöntemden hareket edilmiş. ABD yönetiminin, ilkel hayatı kendilerine ilke edinen ve bundan vazgeçmeyen Hamişler için aldığı karardan yola çıkılmış. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e de danışmanlık yapan hukukçuların bulduğu bu formüle göre, kamusal alanda hizmet verenler, hiçbir şekilde türban takamıyor. Dolayısıyla, Milli Eğitim'e bağlı okullar ve üniversitede öğretim üye ve görevlileri, her ne şart altında olursa olsun okula türban veya başörtüsü ile gelemiyor. Öğrenciler, hizmet alan olduğu için onların başörtüsü takmasında bir sakınca görülmüyor. Mahkemelerde de hakim, savcı, mübaşir, avukat veya diğer adli yargı çalışanları da türban takamıyor. Ancak mahkemeye sanık, şahit sıfatıyla çıkanlar türban takma hakkına sahip olabiliyor. Bu durum, diğer kamu kurum ve kuruluşları için de geçerli oluyor. AKP yönetimi de bu formülün Anayasa Mahkemesi'nin daha önce almış olduğu karara da aykırı olmayacağı inancında.
Anayasa değişikliği Bir diğer yöntem ise Anayasa'nın ikinci maddesinin değiştirilerek Anayasa Mahkemesi engelini ortadan kaldırmak. Bunun için bulunan formüle gelince; Anayasa'nın 2'nci maddesindeki "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı" cümlesindeki tek kelimenin değiştirilmesi. Yani, maddeyi "insan haklarına saygılı" yerine, "insan haklarına dayalı" şekle dönüştürmek. Anayasa'nın 2'nci maddesinde bir değişiklik yapıldığı için, Anayasa Mahkemesi'nin türban ile ilgili kararına da itiraz hakkının doğacağına inanılıyor. Her ne olursa olsun, AKP'deki "akil, ak sakallı" kişiler Cumhuriyet'in temel ilkesinin tanımlandığı Anayasa'nın 2'nci maddesine sadece bu konu için dokunmak niyetinde değil. Türban konusunda onların "olabilir" dediği tek formül "ABD'nin Hamişler" uygulaması. Hatta, bunun için bile, acele edilmesi taraftarı da değiller...
|