Soğukalgınlığının psikolojik izdüşümleri!
Gördüğünüz gibi, ilk tıbbi makaleme imza atmak üzereyim. Biraz heyecan var tabii, olmaz mı? Heyecana boğaz ağrısı, çeşme burun, normal ağırlığının üç katı bir kafatası da eşlik ediyor. Evet efendim, salgına ben de katıldım. Herkes hasta dediler, biz de geri kalmayalım dedik. Böylelikle konuya girmiş oluyorum. İsterseniz, basit bir hastalığın (ki mesela İngilizce'de common cold' yani "bayağı, hep görülen soğukalgınlığı" derler, böyle de tapon bir rahatsızlıktır), ruh sağlığımız üzerindeki etkilerini, başlıklar halinde inceleyelim.
Sürü psikolojisi karşısında iki tip Demin de dediğim gibi, "Hastayım" dediğiniz anda, "Geçmiş olsun"la birlikte, adettendir, şöyle cevap verilir: "Salgın zaten"! Ki genellikle de öyledir. Ancaaak, salgın gerçeği, iki insan tipinde farklı algılanır: 1) A tipi: "Salgın mı? E iyi o zaman. Demek herkes hasta. O zaman endişelenmeye gerek yok." Bu tavır, aslında daha geniş çaplı düşünürsek, dünyayı yok olmaya götürebilecek bir tavırdır. Bu tipler sürü psikolojisini severler. "Elle gelen düğün bayram" şeklinde isimlendirebileceğimiz bu bakış açısı "Nükleer sızıntı mı varmış? E o zaman herkes ölecek, ben ne yapayım?" veya "Ozon tamamen mi yarılmış? Bana ne kardeşim, ben deodorantımı sıkarım, herkes sıkıyor" noktasına kadar gidebilir. 2) B tipi: "Salgın mı? Ne? Bu bana özel bir durum değil mi? Ben sıradan mıyım? Yo, yoooo!" Bu tiplerse, şişkin egolarına ve elitist tavırlarına karşın, dünyanın gelişmesini sağlamış, liderlik vasfı taşıyan insanlardır. Kolektif düşünmezler, bireyseldirler. Mucitler, sanatçılar, büyük girişimciler bunlardan çıkar. B tiplerinin ünlüleri arasında Einstein, Marilyn Monroe... (Birisi beni durdurur mu lütfen?)
Ev halkı ve yakınlarla ilişkiler Hasta kişi, ev içindeki sosyal tavrını değiştirir. Burada "gender" tabir ettiğimiz, sosyal cinsel kimliklerden bahsetmek lazımdır (vay be!). Erkekler, soğukalgınlığı sırasında, ev içinde, inleme, şikayet etme, aşırı hassasiyet, endişe, panik, gibi duygular yaşayıp, zaman zaman hastalık belirtilerini abartma vs. tipi çocukluk yıllarının tavırlarını gösterirlerken, kadınlar farklıdır. Gereksiz fedakarlıklar, hasta yatağından kalkıp temizlik yapma, "Dur ben getiririm, iyiyim iyiyim" türü lüzumsuz ataklıklar, tamamen karşı tarafı kötü hissettirmek, vicdan azabı vermek ve nekahat döneminde "Ben hastayken kendi kendime baktım, kimse ilgilenmedi" diyebilmek için takılan sosyal maskelerdir. Ev halkı, bunları yemeyin! Hastayı, gerekirse yatağa bağlayarak, kendine ve çevresine zarar vermesini engelleyin!
Kararsızlık, ikilem ve endişe Soğukalgınlığı geçiren çoğu şehir insanı, doktora gitmez. Hastalığın seyri esnasında, sırasıyla, hafif ilaçlarla atlatmaya çalışma, hastalığın ilerleyişine bozulma, antibiyotik alıp almama kararsızlığı ve bunun getirdiği endişeler görülür. "Antibiyotik alsam, bütün vitaminleri öldürüyormuş ama almazsam geçmeyecek" dönemi beş güne kadar çıkabilir. Bu noktadan sonra depresyon ve panik başlar: "Bu hastalık geçmeyecek galiba!" Sonsuza kadar süren bir grip tıp tarihinde görülmediği gibi, bu psikolojik yan etkiyi geçirmenin tek yolu, efendi gibi doktora gitmektir!
Alışkanlık tuzağı Birkaç günü geçen rahatsızlıklarda, kişi, bütün gün pijamalarla yatıp televizyona bakma, 12 saat uyuma, çorbanın ayağına gelmesi gibi aslında mükemmel olan hayat tarzına alışabilir. Soğukalgınlığının etkileri geçtikten sonra bile bu vicdan azapsız tembelliğin verdiği rahatlık duygusu, kişide alışkanlık yaratabilir. Hasta, iyileştikten sonra bile bu güzel yaşam tarzından kopmamak için "Yok yok, yine başlıyor galiba, yarın da işe gitmeyeyim", "Daha tam iyileşemedim, öksürüyorum biraz" tarzında yalanlara başvurabilir, hatta bunlara kendisi de inanabilir. Bundan kurtulmanın tek yolu kişinin kendi elindedir. Dışarıdan yapılacak ilaç ve psikolojik destek tedavisi genellikle işe yaramaz! Gördüğünüz gibi "Bayağı soğukalgınlığı" sanıldığı kadar bayağı bir hastalık değil! Fiziksel zararı geçici de olsa, psikolojik açıdan, bu dönemde destek alınmasında fayda var. Bu da benim, tıp dünyasına bir katkım olsun. Bak hasta hasta bilimin hizmetindeyim...
|