Kahve falının püf noktaları!
Türk kahvesine olan, ve maraz sınırlarını zorlayan merakımı biliyorsunuz. Gün içinde Türk kahvesi içmeyi bıraktığım dakikalar, göz seyirmesi, sinirlilik, çarpıntı, ter basması belirtilerinin başladığı anlara denk geliyor! Tadında bırakamıyorum yani!
Ne var ki, birçok kahve meraklısının aksine, kahve falı dendiğinde yüzümde müstehzi bir gülüş beliriyor!
Bana hep garip gelmiştir. "Filanca süper kahve falı bakıyormuş" dediklerinde etrafta bir dalgalanma olur, insanlar sıraya girer, ricalar eder, kahve falı konusunda başarısı yayılmış olan arkadaşa türlü yalakalıkla fal baktırmaya çalışırlar! Öteki de kendini bir naza çeker ki... "Ay yorgunum", "Arka arkaya bakamam ööyle", "Ancak ben bakmak istediğimde doğru çıkıyor, ısmarlama olmaz" gibilerinden... Kardeşim, yapacağın, kahve bulaşığına bakarak, kafadan bir şeyler atmak. Ne yorgunluğu?!
Fal baktıranların hali daha da beterdir. Tutup "Biliyor musunuz, her saniye şu kadar yağmur ormanı yok oluyor" desen "Hadi len" tepkisi verecek arkadaşlar, nedense kahve telvesinin fincanda bıraktığı izlerin, gelecekleriyle ilgili ipuçları verdiğine, adları kadar emindirler!
Zaman zaman havamı bulmak için eşe dosta kahve falı bakmışlığım vardır. Hatta çok isabetli tahminler yaptığımı söyleyip, "medyum" özelliklerime saygı duyan arkadaşlarım bile var. Bundan gurur duyuyor muyum? (Palavra özelliğimden değil, böyle arkadaşlarım olmasından.) Hayır!
Olay çok basittir aslında. Siz de, aşağıdaki tavsiyelerle, bir kahve falcısı olup, belli başlı ortamlarda popüler olabilirsiniz.
Fincana bakıp, "Aaa, senin bir düşmanın var" diye başlayın ve fal meraklısını o dakikada kazanın. "Hatta hemcinsin" diye devam edin. Herkesin gıcık olduğu bir hemcinsi vardır mutlaka. İşi abartıp "Sana yakın bir çevreden, ya aile, akraba veya işyerinde" diyebilirsiniz. Başka ne olacak ki? Ya iş arkadaşı, ya patron, ya kayınvalide, kayınço, görümce mörümce...
Elbette "Nerede, hani?" falan diyen bazı ukalalar çıkacaktır. Fincanın içinde gelişigüzel bir telvelenmeyi işaret ederek "E şekerim bak, yılan çıkmış, atmaca kanadı çıkmış, kedi çıkmış, senin arkanda bööyle uzun saçlı kadın çıkmış" gibilerinden şüphe götürmeyecek kanıtlar sunabilirsiniz!
Bekarların genel olarak, hayatta iki büyük derdi vardır: Para ve aşk. Evlilerin, genel olarak, hayatta iki büyük derdi vardır: Para ve çoluk çocuk.
Bu konularda herkesin sıkıntıları ve umutları vardır. Fal meraklısının medeni durumuna göre, "Para konusunda sıkıntı var ama, aşılacak" ve/veya "Aşk/çocuklar konusunda ufak tefek dertlerin var, takma kafana, uzun vadeli değil, sonradan sevineceksin" deyin, işi bitirin!
Madem kahve falı biliyor ayağa yatıyorsunuz, jargona da alışın. Mesela, ev yerine "hane" kelimesini kullanmak, sizi sıradan insandan "gizli güçlere sahip geleceği gören yaratık" a terfi ettirecektir. "Evde ufak tefek dertler var", yerine "Hanende ufak tefek sıkıntılar var" demenizi tavsiye ederim.
"Kalabalıklar içindesin, her kafadan bir ses çıkıyor, hepsine kulağını tıka, kendi yolunda yürü" tavsiyesini yapıp, fincanın bol telveli, karışık desenli bir bölümünü delil olarak sunmak her zaman işe yarar. Zira insan sosyal bir hayvandır, ve ister İstanbul borsasında çalışsın, ister otobüse binsin, ister apartmanda otursun, illa ki bir "kalabalıklar içinde olma" durumu yaşar.
Son olarak "senin yüreğin kabarmış" kalıbından bahsetmek isterim. Her kalıp gibi, bu da klişeleşme tehlikesi olan bir cümledir ve kullanırken dikkat etmeniz gerekir. Mesela, fala böyle başlarsanız, kimse sizi ciddiye almaz. Ama sonlara doğru, cümleyi evirip çevirip, "Bak, aslında klişe bir laftır ama, fincanda da görüyorsun, bir yürek kabarması var hakikaten" derseniz daha inandırıcı olur. Bu numarayı sokak kahvelerinde kullanmayın. Türk kahvesinin kilosu kaç para? Kahveci yürek kabarması görüntüsü sağlayacak kadar kahve koymamıştır muhtemelen. O zaman da delil gösteremezsiniz. Evlerde bakılan kahve fallarını tercih edin.
Artık kahve falının kralı sizsiniz. Kim tutar sizi? Bugün, yine faydalı bir yazıyla karşınızdaydım. Maksat okura hizmet, gerisi dünya malı...
|