Yaş kesen, baş keser!
Bugün mesleki sorumluluğumu yerine getirerek, size çevre bilinci ve yeşilden bahsetmek istiyorum! Bildiğiniz gibi, çoğumuzun aklına, çevre dendiği zaman, ağaç tepesinde, bina damında gösteri yapan Yeşil Barışçılar geliyor.
Genellikle böyle ulvi işlerle, insanlığa hizmetle, bilinç aşılamayla uğraşan arkadaşlar, mizah için kolay hedeftirler. Deri, kürk vesaire, cam kavanozları, kağıt ambalajları atmazlar, ayırırlar, elektrik santrali, fabrika şudur budur temeli atıldıysa, gidip elele tutuşup yerlere yatarlar... Ne bileyim, bizim gibi 'sokaktan geçen cahil, bilinçsiz insan'ın içinden "Yahu kardeşim, şöyle yanda dur da iş yürüsün, gölge etme" diyesi gelir.
Yalnız TEMA Vakfı'nın bizi omuzlarımızdan tutup sarsarak verdiği bilgilere göre, böyle gidersek yandı gülüm keten helva! Ya da, 'yandı gülüm bütün ormanlar'! Çevresel konulara millet olarak bakışımız aşağı yukarı 'Bana dokunmayan çevre kirliliği bin yaşasın' biçimindedir. Bu davaya hayatını koymuş arkadaşların 'yeşili koruyalım, ormanlar elden gidiyor, Türkiye çöl oluyor, hooop kime diyoruz" biçimindeki uyarılarına verilen tepkilerini, Woody Allen'ın bir filmindeki sahneye benzetiyorum. Woody, 8 yaşında evrenin genişlemekte olduğunu, bir gün patlayacağını ve kara deliklerde yok olacağını okur bir yerde. Ve o gün ders çalışmaktan, okula gitmekten vazgeçer.
"Ne işe yarayacak ki, evren genişliyor" demektedir. Annesi çocuğu alıp bir pedagoga götürür. Pedagog niye okula gitmediğini sorduğunda, Woody aynı cevabı verir: "Evren genişliyor!" Annenin cevabı, tam da bizim çevrecilik karşısındaki bakış açımıza benzemektedir: "Ne alakası var? Biz Brooklyn'de oturuyoruz, Brooklyn genişlemiyor ki?!"
Turkcell reklamında, Kadir Çöpdemir'in canlandırdığı karaktere de benzetebiliriz genel tavrımızı: "Heeey, Cello, ağaç dik ağaç dik, dünyayı sen mi kurtaracaksın?" Ve fakat, rakamlar da gösteriyor ki, böyle devam edersek, 'yeşile yayılma' durumu da bir hayal haline gelecek. 1950-1997 yılları arasındaki 47 yılda "Ormanlarımız aleyhine yapılan yasal düzenlemelerle orman alanlarımızın yüzde 56'sını kaybettik!" diyor.
TEMA'nın gönderdiği tüyler ürpertici bilgi notu. Demek ki, bu yıllar arasında Ankara da Woody Allen'ın filmdeki annesine benzer bir bilinç düzeyi içindeymiş! Sadece bir milyon hektardan fazla alan kaybedilmemiş, 1876 bitki türü de yok olmak üzereymiş. Bir süre, çevrecilikle ilgili espri yapabileceğimi sanmıyorum. Bence siz de yapmayın. Onun yerine ağaç mağaç dikin, TEMA'ya bağış yapın... 60 yaşına geldiğimde hala bu ülkede, ağaç gölgesinde uyuyabilmek istiyorum çünkü...
|