Sağlıklıyım, sağlıklısın, sağlıklılar!
Tam da rahata ermiştim ki, zırt, bir telefonla eskiye döndüm. Hastalık hastası günlerime. Hayatımda bir dönem, sağlığım konusunda kafayı üşütmüştüm. Örneğin bir gün, kafayı boğazımdaki bir noktaya takıyorum. Elime bir yuvarlaklık mı geliyor. Tutturuyorum hemen "Ya büyük bir apse ya tümör, her şekilde hastaneye yatmam lazım" diye. Anlaşılıyor ki, boğazımı elleye elleye, tükürük bezlerimi şişirmişim. Ertesi gün kafayı benlerime takıyorum. Bir sonraki gün romatizma olduğumdan eminim. Son yıllarda kendi kendine geçmişti bu durum. Hatta, tam öteki uca gitmiştim. Mesela geçen hafta. Boğazım o kadar şiş ki, yutkunamıyorum, öksürüp duruyorum, başım ağrıyor, hafif ateşim var. Ne yaptım? Neşe içinde ortalarda dolaşıp, işime gücüme devam ettim! Avrupa Yakası'nın çekimlerini bile aksatmadım. Belki de şu tiyatrocuların hep anlattığı "Vallahi 40 derece ateşli bile olsan, sahneye çıkınca hiçbir şey kalmaz" durumunu yaşamak için. Ve evet, gördüm ki, doğruluk payı var! (Bu arada küçük bir teşekkürün sırasıdır: Avrupa Yakası'nın 25 Şubat'ta yayınlanan üçüncü bölümü de, AB grubu seyircide yine günün en çok seyredilen programı oldu. Rating'imiz tavan yapmış, keyfimiz yerinde. Sağolun varolun!) Ve fakaaaat. Dün, beni bir gazeteden aradılar. Efendim, ünlüler, nasıl yaşadıklarını, ne yediklerini, içtiklerini anlatıyorlar, ünlü doktor Osman Müftüoğlu da bunu sağlık açısından yorumluyor. Okumuşsunuzdur belki. Hani "Sen geçtin, sen kaldın. Daha az kırmızı et ye. Sigarayı bırakmazsan bittin" gibisinden. Ama daha tıbbi ve usturuplu kelimelerle. Bu haftanın ünlüsü de benmişim. Aldı mı beni bir endişe. Ya bir şey çıkarsa, gibisinden! Muhabir arkadaş soruyor: "Haftada kaç gün kırmızı et yersiniz?" Tabii ki her gün! Ama utana sıkıla sansürlü cevabımı veriyorum, "Üç kere falan!" Sonra hesap verir gibi anlatıyorum: "Ama hep zeytinyağı kullanırız evde. Zaten ben kahveyi de bıraktım, sadece haftada birkaç kez Türk kahvesi!" Sanki sağlıklı yaşam kulübüne eleman almak için iş görüşmesi yapılıyor! Kime yaranacaksam? Yahu bedava şahane doktoru bulmuşsun, her şeyi anlat, sor, değil mi? "Midemde çok asit var, ne tavsiye edersiniz? Doktor bey, bazen boynumun şurasında tutulmalar oluyor, ne yapsam iyi gelir?" falan diye. Yok! Yalanlarımı ardı ardına sıraladım: "Stres mi? O da ne? Alkol kullanmam. Bol bol su ve bitki çayı içerim!" Zannedersin ki, haftanın konuğu Deepak Chopra! Niye itiraf etmedim ki? "Her gün kebap olsa yerim, kahvaltıda kaymağa bayılırım. Çikolata beslenmemin vazgeçilmez yapı taşı. Hayatımda hiç spor yapmadım ve yapmam. Zor uyurum, zor uyanırım. Beni tropikal bir adaya tatile götür, yine bulur buluşturur kendime bir stres yaratırım." Yakında Dr. Osman Müftüoğlu'nun anlattıklarım üzerine yaptığı yorumları okuyacağım. Büyük ihtimalle "Bravo, örnek bir insan. Gülse Hanım 120 yaşına kadar yaşar" gibi bir şey çıkacak, ben de sevineceğim. Yalan mutluluklar bunlar, yalan. Fark ettim ki, berbat besleniyorum, berbat yaşıyorum. Ve sürekli yorgunum. Gözlerimin altı da mosmor. Yoksa bağışıklık sistemiyle ilgili bir... Veya kan dolaşımı olabilir. Yoksa... Yoksa...
|