Yargıdan kaçılamaz...
Milletvekili dokunulmazlığı günlerdir milletvekilleri açısından ele alındı ve alabildiğine eleştirildi. Eleştiriler haklıydı çünkü, her kim olursa olsun hakkında ciddi ve somut delilli bir iddia varsa yargıya gidip hesabını vermelidir. Yargıdan kaçmanın mazereti olmaz. Bu nedenle milletvekillerinin "dokunulmazlık" imtiyazına sığınmaları asla mazur gösterilemez. Çünkü suçlunun dokunulmazlığı olamaz ve suçluya her yerde dokunulur.
*Ancak bir ülkede yargı bağımsızlığına duyulan kaygılar, senelerdir ağızlarda sakız olmaya devam ediyorsa,
*Vatandaşın yargıya güveni kalmamışsa,
*Güçlülerin hakları korunuyor, haklı olmak yerine güçlü olmak gerekiyorsa,
*Bir çok dava zaman aşımına uğratılarak adalet tecelli ettirilmiyorsa.
*Yerel mahkeme kararlarının yüzde 83'ü Yargıtay'da bozuluyorsa,
*Tutuklu yargılanan sanıkların yüzde 42'si beraat ediyor ve haksız yattıkları süreler "pardon" denilerek çile hanesine yazılıyorsa,
*Bir hakime gücünün çok üstünde dava yükleyip yargılama uzatılıyor ve vatandaşın geciken adalete güveni ortadan kalkıyorsa,
*Bazı cezaevlerinin kontrolü mafya babalarının elinde ise ve buralarda can güvenliği sağlanamıyorsa, bunu da Adalet Bakanı itiraf edebiliyorsa,
*Bazı yargı mensupları emekli olduktan sonra beraat ettirdikleri sanıkların yanında çalışmaya başlıyorsa,
*Bazı mahkemeler uzmanlık gerektiren teknik konularda bilirkişi seçtikleri halde bunların raporlarına uymayıp kafasına göre hüküm kuruyorsa, Bütün bu "bazı"lardan ülkenin dürüst, adil ve cesur hakim ve savcıları da şikayetçi ise milletvekillerinin yargıdan neden kaçmaya çalıştıkları kolayca anlaşılıyor. Yargının zulmüne uğramış biri olarak milletvekillerini çok iyi anlıyorum. Ancak milletvekilleri bilsinler ki, adaleti zulme dönüştüren bu sevimsiz tabloyu, yine onlar ortadan kaldırmakla yükümlüdürler. Korkmak ve kaçmak, hiçbir derdin çaresi değildir çünkü... Naci AKAY (Eski İstanbul Milli Eğitim Müdürü)
|