Üç film birden
Soğuk, karlı bir cumartesiydi.. Bol kırmızılı, fena halde özentili, müptezel bir gündü.. Hani ilahiyat hocalarımız ile muhafazakar gazetelerimizin bile "Gerçek sevgi Allah sevgisidir" diyerek bigane kalamadıkları şu ünlü "Sevgililer Günü" saçmalığına maruz kaldığımız gün.. Kırmızı kalpten bıkmıştık.. Kaçış için alternatifler düşünüyorduk.. Sonra hepimiz, bütün bir geceyi sinemada geçirme önerisinin üzerine atladık. Uzaklara gitmek istemiyorduk, bu yüzden semt sinemamızda gösterilen üç filme razı olduk.. "Üç film birden" gecesi işte böyle başladı..
*** Akşamın ilk saatlerinde yarı dolu küçük sinema salonunda ilk filmimiz "Vizontele Tuuba" başlarken, itiraf edeyim ki tolerans ve hoşgörüyle dolup taşıyorduk.. Ufak tefek aksaklıkları görmeyecek, kendimizi tutacaktık. Ama ne mümkün? Eninde sonunda bir Türk filmi seyrediyorduk ve filmi yapanların seyirci için belirlediği strateji üç aşamalıydı: Seyirci güldürülecek, düşünmeye sevk edilecek ve de ağlatılacak.. Filmin duygusal tonu ağır basan sahnelerini izlerken, filmi yapanların "Ulan bu sahnede seyirci garanti duygulanır, gözyaşlarını tutamaz" dediklerini duyar gibi oluyor ve bu durum sinirlerimizi daha da bozuyordu. Düşünmemizi sağlamak amacıyla çekilmiş, güldürü dozu nispeten daha düşük tutulan sahnelerde verilen aşırı çocuksu politik mesajlar karşısında ise dumura uğruyorduk. Yine de filmin arasına sıkışıp kalmış nitelikli esprilere karşı duyarsız kalmadık, epeyce güldük. Esprinin hasının özellikle 80 öncesinin politik atmosferine yapılan vurgularda ortaya çıktığını gördük.. Bir de tabii Nejat Uygur'un "konuk sanatçı" olarak gösterdiği performansa ve Kardeş Türküler'in müziğine hayran kaldığımızı belirtmeliyim..
*** İkinci filmimiz "Soğuk Dağ"ı izlerken resmen kendimizden geçtik.. Hasta denilecek ölçüde mükemmeliyetçi bir yönetmen, resmen döktüren oyuncular, çarpıcı bir atmosfer.. Amerikan iç savaşı öykülerine uyuz olanları bile sarıp sarmalayacak bir öykü vardı karşımızda.. Filmi seyrettikten sonra bende hafiften "Kırmızı ve Siyah"a yeniden bakma, "Savaş ve Barış"ı şöyle bir karıştırma isteği belirdi..
*** Üçüncü filmimiz "Son Samuray"dan ise hepimiz resmen nefret ettik.. Kim bilir kaçıncı kez anlatılmış bir hikaye bu: Uzakdoğu'nun egzotik ve ruhani taraflarına çarpılan Batılı'nın hikayesi.. Ama "Son Samuray"ı çekenler, sanki daha önce böyle bir hikaye sinemaya hiç aktarılmamış gibi yaparak hepimizi salak yerine koymayı başarıyorlar.. Hiç "saklama" gayretine zahmet edilmemiş bir "Japon propagandası" var filmde.. Daha doğrusu Amerikan-Japon dostluğu propagandası.. Film için yapılan olağanüstü masrafa hayıflandık.. Akşamın erken saatlerinde başlayan gecenin geç saatlerinde son bulan bu kaçış gecesinden hepimiz memnun kaldık. Sadece "keşke gecemiz Son Samuray ile bitmeseydi" dedik, o kadar..
|