Bağdat'a dair
TOZ VE HÜZÜN: Depremi yaşamış bir kente benziyor Bağdat.. Yıkılmış ve öylece bırakılmış binalar ile sağlam kalmış binalar yan yana.. Bir de toz var: Her şeyin ama her şeyin üzerine sinmiş kesif bir toz.. O yoğun tozun altında kalanlara baktığınızda "Eskiden güzel bir yermiş" diyor ve hüzünleniyorsunuz..
ZAPTEDİLMİŞ KALELER: Burası Bağdat.. Bağdat'ta resmi dairelerin tümü şimdi Amerikalılar'ın kullanımında.. Her koridorda, her odada onlar var.. Bellerinde otomatik tabancalarıyla CIA uzmanları, Amerikan üniversitelerinin Arap kürsülerinden seçildikleri her hallerinden belli yaşlı kadın araştırmacılar, üniformalı askeri yöneticiler, planlamacılar ve çoğunluğu siyahlardan oluşan erler.. Memleketin bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün yollar tutulmuş.. Yalnız ufak tefek büro hizmetleriyle temizlik işleri yoksul Arap gençlerine verilmiş.. Manzaraya baktığınızda "intihar eylemlerinin arkasında kim var?" sorusuna yanıt aramanın ne kadar gereksiz olduğuna ikna oluyorsunuz..
ÖZ YURDUNDA GARİP: Iraklılar iş yerlerinden mahallerine giderken en az üç Amerikan kontrol noktasından geçmek durumunda. İşgal, Bağdat'ta yeni bir Filistin yaratmış. Her kontrol noktası, Iraklı'nın işgale karşı tepkisini biraz daha derinleştiriyor..
İŞBİRLİKÇİ SUİKASTLARI: En az 30 kişinin öldüğü saldırıların dışındaki olaylar, artık haber değeri taşımıyor Bağdat'ta.. Bu yüzden Bağdat'ın kenar semtlerinde işgal güçleriyle işbirliğine girdikleri için öldürülen Iraklılar'dan kimsenin haberi yok..
PARANOYA: İşgal altında tutulanlar kahredici bir ezikliği yaşıyorlar. Peki ya işgalciler? Bence onların durumu daha da vahim.. Paranoya almış başını gidiyor.. Eller sürekli tetikte, kimse korumasız adım atamıyor, yollara bile duvarlar örülmüş.. Ancak oluşturulan güvenlikli bölgelerde rahat nefes alınabiliyor..
ŞAŞKIN AMERİKALILAR: Ne organizasyon yetenekleri, ne planlamacılıkları, ne bilimsel yaklaşımları.. Hiçbiri işe yaramıyor.. Aradan geçen bunca zamana karşın hhiçbir şeye hakim değiller.. Karşılaştıkları her saldırı, şaşkınlıklarını biraz daha artırıyor. Kimin dost, kimin düşman olduğunu bilmiyorlar.. Sonuçta hepsinin gözünde kaygı ve endişe var. "Biz bu işin içinden nasıl çıkacağız?" der gibiler..
AĞIT: Irak'ın tek bir müziği var: Ağıt.. Özellikle Şiiler, geleneksel ağıtlarını teyplerden dinleyerek olan bitene karşı duruşlarını koruyorlar.. Yanık ezgilere vuruyorlar kendilerini.. Ancak böyle sakin kalabiliyorlar..
REŞİD OTELİ: Bir zamanlar girişine gelip geçenler üzerine basarak geçsin diye Baba Bush'un fotoğrafının konduğu El Reşid Oteli, şimdi Amerikalıların karargahı olmuş. Otel çalışanları eski işlerini, sinir bozucu bir kayıtsızlıkla sürdürüyorlar.
ÖZGÜRLÜK: Saldırıların tek nedeni vardı:Iraklılar özgür olacaktı.. Ama manzara şu: Irak halkı, güvenlik kaygılarının elinde oyuncak olmuş, tam bir esir hayatı yaşıyor.. Irak'ta en az olan şey özgürlük.
KUKLA HÜKÜMET: Iraklılar kendilerini iyi hissetsinler diye Amerikan eliyle oluşturulmuş "Geçici Yönetim Konseyi", Irak halkının kendini kötü hissetmesinin dışında bir işe yaramıyor.. İşlevsiz, yorgun, aciz ve muhtaç bir yönetim bu.. O zavallı haliyle de sadece hüzün veriyor..
|