| |
Kısmetsiz geziler
Cumhurbaşkanı Sezer'e şöyle ağız tadıyla İran gezisi nasip olmayacak. 2002'deki ziyaret sırasında Türkiye'de kriz vardı, şansa bakın bu kez de İran krizde! Aslında yazıya "İki ülke arasındaki kriz" nedeniyle yapılamayan geziyle başlamak galiba daha doğru olacak... Sezer'in göreve geldiği günlerde Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) zirvesi Tahran'da toplanacaktı. O sıralar kamuoyu başta Uğur Mumcu ve Bahriye Üçok olmak üzere aydınlara yapılan suikastların arkasından İran parmağının çıktığı iddialarıyla çalkalanıyordu. Sezer o haberlerin etkisiyle 16 Mayıs 2000 tarihindeki yemin töreninin ardından verilen davette gazetecilere "Tahran'a gitmeyi düşünmüyorum" deyiverdi. Bu açıklama en çok Dışişleri Bakanlığı'nı sıkıntıya soktu. Çünkü bakanlığın elinde faili meçhul cinayetlere İran'ın karıştığına ilişkin bilgi ya da belge yoktu. Durum Cumhurbaşkanı'na anlatılıp, "Takdir sizin" denildi. Sezer bir süre bocaladı, ancak görev süresinin daha başında geri adım atmış izlenimi vermemek için kararını değiştirmedi. Tahran'da 10 Haziran'da yapılan zirvede Sezer'i dönemin Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler temsil etti. 2002'de neler oldu? Aradan iki yıl geçti. Hem 11 Eylül saldırıları sonrası dünyadaki havanın değişmesi, hem de İran'ın reformcu Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin gücünü artırması sonucu, İranlı köktenciler devrim ya da terör ihraç etmekten vazgeçince, Ankara-Tahran hattında gerilim düştü. Sezer de Türk-İran İş Konseyi toplantısını fırsat bilip ilişkileri onarmak için 120 işadamı ve 20 gazetecinin eşliğinde 17 Haziran 2002'de iki günlüğüne Tahran'a gitti. Gerçi geziden hemen önce, 1995'te Başbakan Çiller'in PKK'ya desteği nedeniyle İran'a füze ve kara birlikleriyle saldırmayı planladığı ortaya çıkınca ortalık biraz karıştı ama Türkiye'nin "Canım siz de Ankara'yı da menziline alan füze geliştirdiniz" uyarısıyla Tahran'ın konunun üstüne gitmemesi yeni bir gerilimi önledi. Çünkü Türkiye'de zaten yeterince kriz vardı. Unutanlar için 2002 Haziran'daki gazete başlıklarından birkaçını hatırlatalım: *Başbakan Ecevit ekonomideki kaygı verici gelişmeler nedeniyle Devlet Bakanı Kemal Derviş'le görüşüp bilgi aldı. Kurmaylarıyla birlikte Ecevit'e brifing veren Derviş, "Siyasetteki belirsizlik piyasaları olumsuz etkiliyor" dedi. *Hazine ihalesinde faizler yüzde 70'e dayanınca piyasaların ateşi yeniden yükseldi. Dolar 1.6 milyon lira sınırını aştı. *DSP'nin idam cezasının kalıdırılması için Meclis'teki uzlaşma çabaları sonuçsuz kaldı. *Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joast Langedijk'in "Kıbrıs'ta ilhak konusunda görüşlerinizi koruyor musunuz" sorusuna Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in verdiği cevap Avrupa Parlamentosu üyelerinde soğuk duş etkisi yaptı: "İlhak derken adanın kuzeyini mi kastediyorsunuz, yoksa tümünü mü?" Tanrı Türk ulusuna bir daha o günleri göstermesin...
Hatemi sallanıyor İşte böyle bir kaos ortamında Sezer, Tahran'da ekonomik ve kültürel işbirliğini güçlendirme anlaşmaları imzaladı, iki ülke "İyi komşuluk ilişkilerini güçlendirme ve birbirlerinin içişlerine karışmama" ilkelerinde uzlaştılar. Ah, unutuyorduk; bir de Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda görüşbirliğine vardılar. Savaştan 10 ay önce! İki yıl daha geçti. Sezer bugün Erbakan Hoca'nın mirası D-8 zirvesi için Tahran'a gidiyor. Ne var ki, İran karmakarışık. Cuma günü yapılacak genel seçimlere katılacak Hatemi yanlısı reformculardan 2300'ünün Anayasayı Koruyucular Konseyi'nce çizilmesi, kalanlardan da 610'unun protesto için çekilmesi, bu gelişmeler üstüne Hatemi'nin kardeşi Muhammed Rıza Hatemi'nin liderliğindeki partinin boykot kararı alması, ülkeyi bir siyasal bunalıma sürükledi. Sezer bugün durgun, hatta keyifsiz bir Hatemi ile karşılaşırsa, yanlış yorumlamasın; altı iyice oyuldu, iktidarının son günlerini yaşıyor da ondan. Seçimden sonra İran'da ipler tümüyle "Muhafazakar" denilen köktencilere geçecek. Hatemi de sadece göstermelik başkan olarak kalacak..
|