| |
Komşunun Neo-Con'ları
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin dün TÜSİAD heyetiyle görüşürken, yabancı sermayede "Çin modeli"ni öve öve bitiremedi.
6 ay önce gittiği Çin'de "Komünist rejimin, serbest piyasa ekonomisi koşullarına uyumdaki başarısından hayrete düştüğünü" söyledi.
Şahin şaşırmakta ya da hayrete düşmekte haksız sayılmaz. "Dünyanın en büyük atölyelerinden biri" diye nitelenen Çin, gerçekten de yabancı sermayede rekor üstüne rekor kırıyor. Örneğin 2002'de 53 milyar dolarlık yabancı yatırımla ABD'yi bile geçti. Son verilere göre toplam yabancı sermaye yatırımı 700 milyar doları aştı (gülünç duruma düşmemek için Türkiye ile karşılaştırmıyoruz), faaliyet gösteren yabancı firma sayısı 420 bine ulaştı. 2003'te ihracattta Fransa'yı geride bırakıp, dünya dördüncülüğüne yükseldi. Başınızı döndürmemek için başka örnekler sıralamıyorum.
Çin'in başarısı o kadar büyüleyici ki, dışa açılmak isteyen birçok ülkeye esin kaynağı oldu. Bunlardan biri de dün parlamento seçimlerinin ilk turu için sandık başına giden komşumuz İran.
Sarıklı Gorbaçov'un sonu İkinci turu bir ay sonra yapılacak seçimin sonucu çoktan belli: Muhafazakârlar ezici bir üstünlükle kazanacak. Çünkü, Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi liderliğindeki Reformcular, öylesine düşkırıklığına uğrattılar ki, halk "Al birinden vur birine" noktasına gelip, siyasetle ilgisini neredeyse tümüyle kesti. Bu da seçime boykot olarak yansıyacak ve Muhafazakârlar'ın ekmeğine yağ sürecek. Çünkü onlar sandığa koşar adım giden sıkı militan tabana sahip.
Böylece Muhafazakârlar, dini otorite ve ona bağlı denetim kurumları, adalet, güvenlik ve devlet medyasından sonra parlamentoyu da kazanmış olacaklar. 4 yıl önce "İran'ın Gorbaçov'u olacak" umuduyla çok bel bağlanan Hatemi'de ise sadece hükümet kalacak. O da sadece bir yıllığına. Çünkü 2005'te de onun görev süresi doluyor.
Ancak bu Muhafazakârlar sizin bildiğiniz Muhafazakârlar'dan değil. Nasıl Humeyni döneminde rejimin en radikal kanadını oluşturan Hatemi ve arkadaşları daha sonra kendilerini yenileyip Reformcu çizgiye geldilerse, dini lider Hamaney, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Hasan Ruhani ve eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'nin kanatları altında yetişen ikinci kuşak Muhafazakârlar da ciddi bir evrimin ürünü.
İran'a yeni bir model O yüzden de onlara Yeni Muhafazakârlar deniyor. Bir başka deyişle, Neo-Con!
ABD'nin Neo-Con'larıyla sadece boyut farkları var. Washington'dakiler dünyaya yeni bir düzen getirmek istiyorlar, Tahran'dakiler ise İran'a. Ve bunun da Çin modeliyle mümkün olabileceğini savunuyorlar.
ABD ve Avrupa'yla "Gelin sizinle iş yapalım ama içişlerimize karışmayın" ilkesine dayalı bir politika izlemesi beklenen Yeni Muhafazakârlar'ın seçim zaferi, garip görünecek ama, Batı'nın da hesabına geliyor. Çünkü zayıf, tutarsız ve beceriksiz Reformcular'ın aksine onların dünyaya daha rahat açılabilecekleri, hatta ABD ile diplomatik ilişki kurabilecekleri belirtiliyor. Özetle İran'da önemli gelişmeler olacak.
İşin ilginci, model alınan Çin'in de yeni arayışlara girmesi. Ekonomik açılımın sosyal ve siyasal yansımaları ancak bir noktaya kadar denetlenebildiği için, Pekin'in efendileri de şimdi iktidarı koruma derdine düştüler. İki seçenek üstünde duruyorlar: Komünist Parti ya bir sosyal demokrat partiye dönüşecek ya da Japonya'daki gibi liberal demokrat partiye. Aksi halde sonlarının Sovyetler Birliği'ndeki "meslektaşları" na benzemesinden çekiniyorlar.
Çok sevdiğimiz Çin atasözlerinden biriyle noktalayalım: Kuyunun derinliğinden değil, ipin kısa kalmasından kork...
|