Dış rekabet mi iç kutuplaşma mı?
Bundan birkaç on yıl evvel milli geliri bizden çok düşükken, şu anda milli gelirimizi çok geçmiş ülkelerin ya da bugünün dünyasında güç haline gelmiş yerlerin hepsinde bir şekilde milliyetçilik gözlemlemek mümkün. Kuşkusuz milliyetçilik biçimleri her ülkeye göre değişiyor, tıpkı milliyetçilik teorilerinde olduğu gibi farklı dinamiklerle izah edilebiliyor. Sosyal dokusu çok karmaşık yerlerde bile milliyetçiliğin pozitif bir dinamik olarak kurgulandığı zaman iç entegrasyonu artıran işlev ürettiği tesbitini yapan düşünürler var. Milliyetçilik zaman zaman bölgesel güç olmanın dinamiği olarak, zaman zaman da ekonomik kalkınmanın zemini olarak işlevselleştirilebiliyor. Sosyal yapısı bütünsellik yerine farklılıklar üzerine kurulmuş, farklı etnik topluluklardan oluşan yerlerde, milliyetçilik çok büyük acılara imza attığı gibi, başka biçimde işlevselleştirildiği zaman iç entegrasyonu sağlayan bir üst kimlik olarak da kurulabiliyor. Milliyetçiliğin büyük acılara imza atan yapısı ile pozitif bir dinamik üreten yönü arasındaki yol işareti, milliyetçiliğin içe dönük üretilip üretilmediği ve somut bir projeye yaslanıp yaslanmadığı. Eğer içe dönük bir kutuplaşma temelinde kuruluyorsa milliyetçilik, bu o toplumun enerjisini tüketen bitmez tükenmez gerilimlerin adresi haline geliyor. Dışa dönük rekabetçiliğin bir unsuru olarak ele alındığı yerlerde ise başka toplumlarla yarışmanın dinamiğini, yarışı önde bitirmenin enerjisini üretebiliyor. Somut hedefleri yakalamada bir motivasyon unsuru olarak kullanıldığı yerlerde, ülkelerin birkaç on yıl içinde çağ atlamasına zemin hazırlayabiliyor. Bizim ülkemizde milliyetçi argümanlara dayanan tartışmaların yükseldiği zaman dilimlerine baktığımız zaman ise hemen gerilimlerin öne çıktığını, pozitif işlev üretme zeminlerinin kaybolduğunu gözlemliyoruz.
*** Tartışmaların çok kolay kutuplaşmaya dönüştüğü bir siyasal kültür hakim her yere. Bu, toplumsal yaşamın sıradan işleyişi ile sınırlı da değil, siyasal elitlerin de refleksi haline gelmiş durumda. Bunun ne kazandırdığı belli değil. Fakat müthiş bir enerji kaybına yol açtığı kesin. Üstelik herhangi bir konunun doğru düzgün tartışılmasının imkanlarının heba edilmesi de büyük bir alternatif maliyet. Özellikle dış politika konularında milliyetçiliğin yöntemleri, araçları ve sembolleri etkinleştirilerek kutuplaştırıcı tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmaların herhangi bir somut hedefe dönük olmadığı, hatta konunun özünden çok başka amaçlarla yapıldığı görülüyor. Tartışmaların yürütülme biçimi, tartışmalar yoluyla varılmak istenen bir yer olmadığını da gösteriyor. Sadece iç politikada güç ilişkilerini etkilemeye dönük kullanılıyor bu yöntemler. Bugün, düne kadar birbirine zıt kutuplarda yer alan siyasal odakların, belli milliyetçi sembolleri kullanarak işbirliği yapmaları bunun göstergesi... Dış politika konusuna dönük belli bir somut projeye daha çok ilgi toplamak adına değil, konuyu tartıştırmamak üzere yapıldığı belli olan tartışmalar, içeride kutuplaşmayı artırmak ve bu yolla aslında konuşulması gerekenden başka noktalara enerji tükettirmek için kullanılıyor. Bunun örtüsü de milliyetçilik oluyor. Milliyetçilik dış rekabet için değil, bu kutuplaştırıcı faaliyet için işlevselleştiriliyor. Oysa bugün dış politikada başarılı olmak için kamuoyunun bilincini artırmak ve belli projelere destek vermesini sağlamak çok önemli. Milliyetçilik dış dünya ile rekabeti sağlayacak şekilde işlevselleştirilecek yerde, içeriye dönük olarak kullanıldığı zaman, esasında dış politika için gereken kamuoyu zemini zedelenmiş oluyor.
|