| |
|
|
Menderes ve Zorlu'dan, Erdoğan ve Gül'e
Tıpkı, 1959-60 Londra-Zürih antlaşmaları sürecini yaşıyoruz 2004'te. "Kıbrıs", Türkiye'nin, Yunanistan'ın, Kıbrıs'lı Türkler ve Rumlar'ın uzlaşması yeniden kuruluyor. Adnan Menderes'in, Fatin Rüştü Zorlu'nun yerinde, bayrağı Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül taşıyor. Fazıl Küçük'ün yerinde Denktaş, Makarios'un yerinde Papadopulos var. Yeni bir Cumhuriyet kuruluyor Kıbrıs'ta. 1974'te önce Sampson darbesi ve sonra Türkiye'nin askeri müdahalesi ile bozulan statüko, yeniden şekilleniyor. Bu, 1974'te de başarılabilirdi. Ama yapamadık. Sonuçta, ekonomik kriz, anarşi ve terör, askeri darbeler yaşadık. Yunanistan Avrupa Birliği'ne girdi (1980) bu süreçte. Biz ise, kesin aday bile olamadık. 30 yıl gecikme ile, dünyaya uyum sürecini yeniden başlatıyoruz. Kıbrıs'lı uzlaşma, sadece Türkiye'nin dış politikasını ipoteğe alan bir krizin sona ermesi anlamına gelmiyor. Türkiye iç politikasında, demokrasinin ve istikrarın da güvence altına alınmasını sağlayacak Kıbrıs'ta çözüm! Bu süreci, 3 Kasım'da bir partiyi tek başına iktidar yapan Türk seçmenleri başlattı. Ve son kararlılıkları ile, AK Parti iktidarı, "Muktedir" de olunabileceğini kanıtladı. Kronikleşmiş bir kriz konusunu çözüme bağlamak, cesaret ve vizyon gerektirir. Olayı sadece diplomasiye veya iç dengelere bırakırsanız, 30 yıldır ne olmadı ise, bundan sonra da aynı şeyler olmaz. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, arkalarındaki TBMM çoğunluğunun ve kamuoyunun desteği ile, gereken kararlılığı gösterdiler. KKTC'li seçmenler de, Mehmet Ali Talat'a başbakanlık yolu açarak, benzer irade beyanında bulunmuşlardı. Bundan sonra hedef belli. Politikanın gerçek gündeminde, işsizlere iş bulunması, yatırım ortamının açılması, gelişme, refah var. Ve "Kesintisiz Demokrasi" var!
|