Alttan alıyorum

"Kitapçıda Kolpa" başlıklı yazıma Müjdat Gezen bir yanıt göndermiş.. İşte Gezen'in mektubundan satırlar ve benim pişmanlıklarım:

MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ:
"Sayın Ahmet Hakan.. Sabah bir arkadaşım telefon etti. 'Sabah gazetesinde Ahmet Hakan bir şeyler yazmış, senden de söz ediyor' dedi. Sizi temin ederim sütununuzu ilk kez okudum. Sabah okuruyum ama, iyi bir okur olduğum halde bazı yazıları okumam.."

BEN DE DİYORUM Kİ:
Aman Müjdat Bey, "Sizi temin ederim" demenize filan hiç gerek yok.. Sizin gibi büyük bir sanatçının, iyi bir gazete okuru olmasına karşın bazı yazıları okumamasından daha doğal ne olabilir. Önüne gelen her yazının, her kitabın üzerine atlamak, ancak benim gibi yeni yetmelerin işidir Müjdat Bey.. Keşke ben de sizin gibi "seçici" olabilsem..

MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ:
"Şu sıralar bir gazetede yazmıyorum. Size daha usturuplu bir yanıt verirdim öyle olsaydı.. /.. Sizi yeni kitabımda ölümsüzleştireceğim.. /.. Ayıp etmişsiniz. Bir canlı yayında bundan söz edeceğim."

BEN DE DİYORUM Kİ:
Aman yapmayın Müjdat Bey! Ne olur bir canlı yayında bundan söz etmeyin.. Ben ettim, siz yapmayın.. Büyüklük sizde kalsın.. Eğer "Hayır, ey sefil! Senden mutlaka hesap soracağım, canlı yayında haddini bildireceğim. Ha! Ha! Ha!" diyorsanız, o zaman bari yeni kitabınızda beni ölümsüzleştirme fikrinden vazgeçin.. Siz ki yazacağı kitabın tarihe geçeceğinden en küçük kuşku duymayan bir sanatçısınız. Benim gibi biriyle uğraşmak size yakışır mı? Bu arada gerçekten şu sıralar iyi ki bir gazetede yazmıyorsunuz.. Yoksa halim ne olurdu?

MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ:
"20 yılı aşkın süredir okul kitaplarında yazılarımdan alıntılar var.. Okullarda ders kitabı olarak okutulan sekiz kitabım var.."

BEN DE DİYORUM Kİ:
Ah, Müjdat Bey! Keşke bütün bir öğrencilik hayatım boyunca ders kitaplarından nefret etmeseydim.. O zaman "Okullarda ders kitabı olarak okutulan 8 kitabım var" dediğinizde titreyip kendime gelebilirdim. Ah, Müjdat Bey, ah!

MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ:
Hazreti Ahmet Hakan, 'Seçtiğim kitaplarla karşımdakileri her zaman etkilemiş biri olarak, gittiğim her kitapçıda saygıyla karşılanırdım' demişsiniz.. Bu ne kadar ayıp bir cümle..

BEN DE DİYORUM Kİ:
Yine bana ders verdiniz Müjdat Bey.. Tutmuş, güya esprili bir cümle yazmışım, fakat sizin gibi 50 yıllık mizah ustası bile o espriyi fark etmemiş! Tabi ki kusur bende.. Ayrıca "Hazreti" sıfatıyla içine doğduğum kültürel çevreye yaptığınız gönderme, tamam zekice değil, ama çok anlaşılır bir takılma.. Demek ki daha doğrudan espri yapmalıyım.. Sizden öğreneceğim çok şey var Müjdat Bey..

MÜJDAT GEZEN DİYOR Kİ:
"Benim kitabımı strese kapılmadan kolaylıkla alabilen binlerce kişiyi neden aşağılıyorsunuz? Benim kitabımın sizin için stres yaratacak ne gibi bir yanı olabilir ki?

BEN DE DİYORUM Kİ:
Tamam, itiraf ediyorum: Kitabınızı okurken bırakın strese filan kapılmayı bayağı eğlendim.. Benim sözünü ettiğim stres, kitabınızı satın alırken ortaya çıkıyor Müjdat Bey.. Kitapçı yüzüme "Adam yine dedikodu kitabı alıyor" der gibi bakıyor. Ama şundan emin olun, bundan sonra böyle bakamayacak. Çünkü ona diyeceğim ki "Müjdat Bey'in sekiz kitabı okullarda ders kitabı olarak okutuluyor".. Evet, böyle diyeceğim ve o küçümser ifadeyi tuzla buz edeceğim. Bana güvenin Müjdat Bey..