|
'Ceviz ağacı' devrildi
|
|
Ünlü sanatçı Cem Karaca, kalp yetmezliği sonucu 59 yıllık yaşamına dün sabah adeta şarkısındaki gibi son noktayı koydu. "Bir gün belki hayattan/ Geçmişteki günlerden/ Bir teselli ararsın/ Bak o zaman resmime/ Benden sana son kalan/ Bir küçük resim şimdi...."
*** Bak o zaman resmime
Sabahın kör bir saatinde Moğollar'dan Engin Abi (Yörükoğlu) aradı haber verdi. Sağolsun, beni de aileden sayarak, "Toparlan hadi, Cahit'e de (Berkay) söyledim, İlkim'i yalnız bırakmayalım, Bakırköy'deki evde buluşuyoruz" diyordu kırık bir sesle..
Kelimenin tam anlamıyla dolu dolu koca bir 'hayat'tı onunkisi... "Hey gidinin heybetli sesi" Bakırköy'lüm, Cem Karaca'm... Sabahın kör bir saatinde Moğollar'dan Engin Abi (Yörükoğlu) aradı haber verdi. Sağolsun, beni de aileden sayarak, "Toparlan hadi, Cahit'e de (Berkay) söyledim, İlkim'i yalnız bırakmayalım, Bakırköy'deki evde buluşuyoruz" diyordu kırık bir sesle...
Evet, İlkim, Cem Abi'nin eşi yani, hayat yoldaşı, yol arkadaşı, son yıllarının yaşam kaynağı, omuzu, dert ortağı, ayrılmaz parçası İlkim Karaca... Daha bir iki hafta önce (benim de dahil olduğum ekiple) Ankara konserinde, birkaç ay önce Sydney turnesinde, her gün, her saat, her an Cem Karaca'nın yanıbaşında olan kadın.. İlkim Karaca, çok, hem de çok sarsılmıştı sahiden...
Oğlu Emrah da, şarkılara, bestelere birlikte koştuğu 40 yıllık meslektaşları da, kulağını vererek, gözünü dikerek şarkılarını dinleyen her kuşaktan kalabalıklar da, tabii ki 'sıkı dost'larından biri olarak ben de... Evet, seve seve, koşa koşa ve sık sık evine gittiğim, sık sık evime gelen, sohbetinden keyif aldığım, 'çocuk ruhu'na ortak olduğum, 'deli dolu haller'ini çok iyi bildiğim, İstanbul efendilerine has zarafetine gıpta ettiğim, yaşama sevincine, Türkiye'nin bütün renklerini katan, yani, ülkenin mozayiğini şarkılarında da, geçmişinde de yaşayan sıkı bir dostum ve muhteşem bir yorumcuydı Cem Karaca.
Rengi, kokusu bir başka, dibine kadar gönül adamı halleriyle de sadece ve sadece Cem Karaca'ydı.. "İşte örnek karşınızda duruyor, Ben, Türkiye'yim, başka söze, kavgaya gürültüye, ayırıma ne hacet!" derdi.. (Babası, usta tiyatro oyuncusu Mehmet Karaca, İran Azerilerindendi.. Annesi, Toto Karaca da dört kuşaktan sanatçı bir Ermeni ailesinden. Gerçek adı, İrma Toto Felekyan. Hayatın tesadüfüne bakın ki nikah törenleri de İran Konsolosluğu'nda gerçekleşiyor..)
GERÇEK BİR RENK PINARIYDI İşte, böylesi bir renk pınarı'nın ortayerine doğan ve beslenen Cem Karaca, Karacaoğlan'lar Emrah'lar, Pir Sultan'lar, Itri'ler, Tatyos Efendi'ler, Dadaloğlu'larla nefeslendirdiği türkü ve şarkılarla müziğe adım attı 60'ların sonunda. O dönem 'gençlerin sevgili kulu' olduğu gibi, memleketinin insan manzaralarını da ıskalamadı. Sonraki yıllarda, Parka'sıyla Tamirci Çırağı'yla, 1 Mayıs'larıyla,'Namus Belası'yla meydanlardaydı. Ve Nazım şiirlerinden şarkılarıyla da... Şair'in adını anmışken hatırlatmamak ne mümkün! Her koşulda, her mekânda, her dost ortamında "Hadi Cem, en sevdiğin şarkını söyle" dediklerinde, hiç sektirmez, Nazım'ın "Kaptan" şiirinden yaptığı bestesini mırıldanırdı ağır ağır... (Bu dünyadan göçüp gitmesinin ardından bunu hatırlatmak ne hazin!) Çok yorgunum.. Beni bekleme kaptan... Seyir defterini başkası yazsın.. Kubbeli, çınarlı mavi bir liman... Beni o limana çıkaramazsın... Çoook yorgunummm!!
Cem Karaca, gerçekten de çok yorgun bir dönem geçirmişti son yıllarında. Nasıl olmasındı ki? O muhteşem sahne ve beste zamanlarının, yüzbinleri koca meydanlarda acite ettiği, coşturduğu dönemlerin ardından- ...
Gün olup, devran döndü! Yani, 12 Eylül darbesi oldu! Çekip gitti bu diyardan, Almanya'ya yerleşti. Uzun süre dönemedi, dönemezdi... Yurtdışında verdiği kimi konserlerden dolayı 'resmi makamlar 'vatan haini' dedi ona! Annesi İrma Toto'yla çıktığı Berlin sahnelerinde, hayata ve aşka dair roller üstlendiği için de makamlar(!) 'magazin solcusu' ilan etti...
Sürgün diye tanımladığı bu zamanlarda aç kaldığı da oldu, açıkta kaldığı da, hasret çektiği de oldu, gurbet ellerde süründüğü de... Ve tam yedi yıl sonra; dönemin başbakanı Turgut Özal'la tanıştı Almanya'larda ve bi vesile, Türkiye'ye dönebildi nihayet. Bu dönüşe imkan verdiği için kendince Özal ailesine saygılarını sundu... Ama işte o meşhur saygı günü'nden sonra, sırtı bi O türlü yerden kalkmadı Cem Karaca'nın! 'Dönek'lik suçlamasıyla başlayan bu dönemle birlikte, sol çevrelerin konser ambargosuyla karşılaştı, sağ çevrelerin zaten konser talebi yoktu ve sıkıntılar yine devam etti gitti... Muhteşem şarkılardan oluşan albümler de yaptı ama Cem Karaca artık sahne ve sanat adamlığından çok "başka bir dünya"yla gündeme geliyordu.
Örneğin, bir albümde bin yıllık alevi türküsü 'Haydar Haydar'ı da söylemiş ve ayakta alkışlanmıştı ama bir başka eserde 'Allah Yar' diye haykırdığı için aynı kesim az biraz sırtını dönmüştü Karaca'ya... Son olarak Fetullah Gülen'in bir şiirini seslendirmişti. Fetullahçı olmadığını 'bin kez' söylemişti ama "Hazan ve sonbahar" üzerine bu şiiri okuduğu için yine "Fetullah'ın kurmaylarından biri" haline getirildi.
Oysa, Cem Karaca hiçbiri değildi sahiden. O kendini, hem Bektaşi, hem Alevi, hem sünni, hem Türk, hem Azeri, hem Ermeni ve dahi uygarlıklar beşiği Anadolu'nun suyunu içen ekmeğini yiyen, çok parçalı bir hayatın kahramanı olarak sayıyordu... Hem geçim hem de 'dost' sıkıntısı yaşayıp durdu evet ama İlkim'le evliliğinden sonra bir huzura ermişti gerçekten de. İki yıl önce birdenbire evlilik kararı aldığında Cahit Berkay, Mehmet Soyarslan ve Kurtalan Ekspres'den Savaş, demişlerdi ki ona: "Yahu Cem, geçip gidiyoruz bu dünyadan, nikahında neşe ve şarkı olsun bir kez daha biraraya gelilim, gizli mizli yapma!"
DOSTLARI YİNE YANIBAŞINDA Karaca da "Peki" demiş ve İsrail'e yerleşmiş Apaşlar'dan Levon'un da dahil olduğu pek çok dostunu Boğaziçi Mezunları Derneği Lokali'ndeki düğününe çağırmıştı. Herkesler de gelmişti... Bir tek annesi, yani İrma Felekyan Toto Karaca'dan akrabaları yoktu düğünde... (Çünkü bir tek kişi dahi kalmamıştı o taraftan!) 'Bu Son Olsun'u çınlattılar, gitarsız davulsuz, yaşlı, yorgun ama muazzam sesleriyle.. Ve gecenin sonunda bir şarkı daha yükselmişti gökyüzüne... Resimdeki Gözyaşları'ydı o şarkı...
"Bir gün belki hayattan/ Geçmişteki günlerden/ Bir teselli ararsın/ Bak o zaman resmime/Benden sana son kalan/Bir küçük resim şimdi/Cevap veremez ama/Ağlar yalnızlığıma/Ağlar yalnızlığıma...."
Evet, şarkıdaki gibi... Hem hevesli hem acemi ve hem kahraman çocuklar gibiydiler düğünde... Cenaze mi? Dün yine toplandılar... Bakırköy'deki Karaca Apartmanı 2 nolu dairenin duvarında bir resme gözleri takıldı. Baktılar o resme, bir daha bir daha.. Ağladılar yalnızlıklarına... Toprağın bol olsun, Azeriden Mehmet Amca'nın, Anadolu'dan Toto Teyze'nin deli oğlu Cem Karaca... Metin ol 'erenler'den Hasan Hüseyin'in kızı İlkim.. Sil gözyaşını Emrah'ım...
Hastaneye taksiyle götürüldü ÜNLÜ sanatçı Cem Karaca, dün sabah 59 yıllık yaşamına son noktayı koydu. Bakırköy'deki evinde sabah saatlerinde fenalaşan Cem Karaca, hemen eşi ilkin Karaca tarafından Acıbadem Hastanesi'ne kaldırıldı. Solunumu ve kalp atışlarının durduğu tespit edilen Karaca'ya elektro şok uygulandı. Ancak tüm çabalara rağmen Karaca geri döndürülemedi ve saatler 08.20'yi gösterdiğinde öldüğü açıklandı. Karaca'ya ilk müdahaleyi yapan ekipte görev alan doktorlar, yaptıkları açıklamada "Sabah 07.40'da acil servise geldi. Solunum ve kalp ritminin olmadığı anlaşılan hastamıza yeniden canlandırma işlemi yapıldı. Saat 08.20'ye kadar müdahaleye devam edildi. Ancak geri döndürülemedi" dediler.
HAYRANLARI AKIN ETTİ Ünlü sanatçının ölümünün ardından Karaca'nın yakınları, sanatçı arkadaşları ve sevenleri hastaneye akın etti. İkinci kez evlenmesine karşı çıktığı için 1,5 yıldır görüşmediği babasının ölüm haberiyle yıkılan Emrah Karaca ise, "Hastaneye ticari taksi ile getirilmiş.
Zaten hastanenin iki sokak arkasında oturuyordu. Hastanede çok çaba gösterilmiş ama yapılan müdahalelere cevap alınmamış. Herkesin başı sağ olsun"diye konuştu.
59 yıllık yaşantısına pek çok başarının yanı sıra 8,5 yıl süren bir sürgün hayatı da sığdıran Karaca, bugün Üsküdar Seyit Ahmet Deresi mescidi Bektaşi Dergahı'nda düzenlenecek törenin ardından İran Mezarlığı'ndaki aile kabristanında babası Mehmet İbrahim Karaca'nın yanına defnedilecek. Karaca'nın vasiyeti üzerine cenazesinde alkış tutulmayacak. Devlet töreni de istemeyen sanatçı, Bektaşi törelerine göre ve tekbirlerle gömülmeyi vasiyet etmişti.
Neslihan KESKİN- Güngör KARAKUŞ - Bekir BATU-Celal
|