| |
Bana su verdi
Beyaz afetin olumsuz etkilerinin bittiği şu günlerde, bendenizi meşgul eden ciddi bir sorun var. Sularım hala kesik. Daha doğrusu tüm mahallenin suyu var, bir tek benim yok. Susuzluk gerçekten bir felaket. Eve giresiniz gelmiyor. "Bana su verdi" olsun istiyorsunuz. Bohçamı alıp anneme çöktüm birkaç günlüğüne...
Oturduğum bina çok eski ve her yeri borularla çevrili. Hangisi ne işe yarıyor bir tek mimarı bilir. Gerçek bir labirent. Araştırma ekibi gelse borulara sıkışmış bir iki Yeniçeri eri bulmaları kuvvetle muhtemel.
Sorunun giderilebilmesi için araştırma ekibini pas geçip mahallenin tesisatçısı, Aydın Tesisat'ın kurucusu, Rasim'i görevlendirdim. Rasim mahallenin tek tesisatçısı. 120 kilo ağırlığında 1.90 boyunda bir dev. Konuştuğundan da bir şey anlamak mümkün değil. Şiveler konusunda uzman değilim ama galiba Kastamonulu. Hem de "hard core." "Deponundibinepislükcöküvermüüüş" (Deponun dibine pislik çökmüş). Bir de yamağı var ki konuya ilgisiz. Rasim etrafı kolaçan etti ilk önce. Sonra soru bombardımanına tuttu. O boru ne, bu depo kimin, su saati nerde, o tesisatı kim yapmış?.. "Ne bileyim Rasim, bilsem kendim icabına bakardım zaten."
Rasim yalandan arızayı giderme görüntüsünde, yamak elinde cep telefonuyla mesajlaşmakta... Her nasılsa çatıda bir depo olduğunu keşfettik. Apartmanın deposundaki merdiveni yamak yukarı çıkarırken telefonu çaldı ve görevi bana kakaladı. Dört kat yukarı merdiveni ben taşıdım, adam oralı değil. Anlaşılan yeni evlenmiş, bir an evvel eve gitme peşinde. "Hanım hamamı yak geliyorum" kıvamında.
Tavan arasının girişi dar. Yani Rasim'in oradan geçmesi mümkün değil. Geçmeye kalksa hayatının bundan sonraki bölümünü orada geçirir. Yamak hala telefonda. Ben çıktım. Merdiven kısa olduğundan hafif bir tırmanma aktivitesine girmek gerek. Veletken ağaca rahat çıkardım. Ama artık o günler geride kalmış. Gelin görün ki beynim bunun farkında değil. Zar zor çıkmayı başardım. Merdiven kısa, tutunacak yer yok...
Bu arada orayı mesken tutmuş güvercinler korkudan çıldırmış vaziyetteler. Onlar benden, ben onlardan korkuyorum. Rasim aşağıdan bağırıyor yine... "Boru nereden geliyor, nereye gidiyor, depoda su var mı?.." "Rasim bir halt gözükmüyor, gözükse de ben anlamıyorum, güvercinler gözümü oyacak şimdi..."
Tantana sürerken kapıcının karısı geldi. Söz vermiştim oğluna krampon alacaktım, onu sormaya gelmiş. Ben iki büklüm tavan arasında su arıyorum, güvercinlerin amansız saldırılarına direniyorum, ufak çaplı belgesel olmuşum, kadın krampon derdinde.
Araştırmalarım Rasim'e bir fayda sağlamadığından inme kararı aldım ama galiba inemeyeceğim. Yani çıktımsa inebilmeliyim değil mi? Böyle bir koşul yokmuş meğer. Kaldık orada. Rasim gevrek gevrek sırıtmakta, kapıcının karısı yarın geleyim demekte...
Allah'tan yamağın telefon görüşmesi bitti de bir el attı. Salavat getirip bıraktım kendimi yamağın güvenli kollarına. Telefonu çalsaydı herhalde boşluğa kapaklanırdım.
Toz, pislik, örümcek ağlarına bulanmış bir haldeyim ve su yok. Rasim "Aruzaneredeymüüüşanlayamduuum" (arızanın nerede olduğunu anlayamadım) deyince ben de konuyu fazla zorlamamam gerektiğini anladım. Bohça yapıla validenin evine gidile. Üç gün oldu hâlâ su yok!..
|