| |
Sarı tehlike
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'ün tüm görüşlerine, daha doğrusu kamuoyu oluşturmak amacıyla yaptığı çıkışların hepsine elbette katılmayabilirsiniz. Örneğin biz onun Kıbrıs sorununda izlediği çizginin kesinlikle karşısındayız. Aynı şekilde, sıcak para ile ilgili tespitlerine katılıyoruz, ancak önerdiği çözümlerde mutabık değiliz. Buna karşılık IMF reçetelerinin sosyal yönlerinin eksikliğiyle ilgili görüşlerini paylaşıyor, özellikle de trafik felaketine karşı açtığı kampanyayı alkışla destekliyoruz. Bir sivil toplum örgütünün görevi "Ülkeyi yönetenlere sorunların çözümünü birlikte oluşturma imkanı vermek" ise, ATO ve Başkanı Aygün, bu işlevi hakkıyla yerine getirmeye çalışıyor. Aygün'ün el attığı son konunun, Türkiye'yi istila eden Çin mallarının ekonomiye olası tehlikelerine ilişkin uyarısının, bu çerçevede geniş biçimde tartışılmasında yarar görüyoruz. Aygün geçen yıl Türkiye'ye resmi ve kaçak yollardan da 12 milyar dolarlık Çin malı girdiğini iddia ediyor. Çin mallarının yalnızca vergi kaybına yol açmakla kalmadığını, ayrıca istihdam üzerinde yakında müthiş yıkıcı etkilerinin görüleceğini ifade eden Aygün, konunun önemini bir sloganla anlatıyor: "Çin'den gelecek bir konteyner mal, bir fabrikayı kapatacak." Aygün tam zamanında konuyu kamuoyu gündemine getirdi. Çünkü bugün Türkiye'ye 12 milyar dolarlık Çin malı giriyorsa, gelecek yıldan itibaren bu rakam katlanacak. Daha da kötüsü Çin, başta tekstil olmak üzere birçok sektörde Türkiye'nin dışarıda çok tehlikeli bir rakibi olacak. Zira Dünya Ticaret Örgütü'nün küresel ekonomiyle bütünleşmesi için Çin'e tanıdığı 10 yıllık geçiş süreci, 2004 sonunda doluyor. Bunun anlamı şu: Gelecek yıl tüm dünyada Çin'e kotalar kalkacak. Ufukta Türkiye'yi ne gibi sorunların beklediğini göstermek için birkaç rakam verelim: Elektrik Çin'de 1 cent, Türkiye'de 9 cent, bin metreküp doğalgaz Çin'de 12 dolar, Türkiye'de 200 dolar, asgari ücret Çin'de 100 dolar, Türkiye'de 450 dolar. Ayrıca ucuz hammaddeyi, teşvik ve vergi iadesi gibi avantajları, bürokrasi yokluğunu, yüzde 8 büyüme hızı dinamizmini ekleyin...
Dudak uçurtan rakamlar Hem sonra Çin mallarını gerçekten Çin malı sanmak da hatalı olur. O ülkede üretildiği için "Çin malı" deniyor; üretenler dünya sermayesi, çokuluslu firmalar. Başka deyişle, Çin, bir "Küresel fabrika" oldu. Uzakdoğu'nun "Uyanan dev"ine giren yabancı sermaye 1 trilyon doları aştı. Pahalı işçilik ve girdi, yüksek vergiler nedeniyle ABD'den Japonya'ya, Fransa'dan Almanya'ya kadar tüm dünyada fabrikalar sökülüp Çin'e taşınıyor. Bugün Çin'de faaliyet gösteren yabancı firma sayısı 420 bini geçti! Böylesine soluk kesen bir güç ile rekabet mümkün mü? Örneğin tekstilcilerimiz Çin mallarına karşı pazar paylarını koruyabilirler mi? Cevabı Dış Ticaret Uzmanları ve Mensupları Derneği Başkanı Muhittin Cudi versin.. "Çin bugün kota ve engellemelere rağmen, dünya tekstil ve hazır giyim ihracatının yüzde 47'sini ele geçirdi. 2005'te kotalar kalkınca Çin depremine dayanamayız..." Hatırlatmakta yarar var mı bilmiyoruz; tekstil Türkiye'de 2.8 milyon kişiyi istihdam ediyor ve ihracatın yüzde 41'ini sağlıyor. Ufuktaki tehlike şu: Çin gelecek yıldan itibaren ilk aşamada Türkiye'nin yurt dışındaki müşterilerini ele geçirecek. Bunu iç pazar izleyecek ve Çin'in istila ettiği sektörlerin üreticileri kapıya kilit vurmak zorunda kalacaklar. İhracatımızın sürekli artışıyla övünüyoruz. Ancak "Sarı tehlike"ye karşı devlet politikası oluşturmazsak, gelecek yıldan itibaren felaketle karşılaşabiliriz.
|