| |
Haberciler için en zor şey ne?
Tatİl günleri gazeteler de televizyon haberleri de biraz farklı gözle hazırlanır.. Hatta köşe yazarları bile farklı denizlerde kulaç atarlar.. Siyaset, ekonomi ikinci plana düşer.. İnsanlar hiç olmazsa tatil günü yaşamın harala gürelesinden uzaklaşmak ister.. Televizyon bültenlerinde de 'soft' diye nitelendirdiğimiz haberler ağırlık kazanır.. Günler öncesinden hazırlık yapılır.. Çünkü izleyici talebi bu yöndedir.. Bayram gününü dostlarıyla, akrabalarıyla, ailesiyle neşe içinde geçirenler, akşam televizyon karşısına geçip felaket haberleri izlemek istemez.. İnsanlar, içini daraltan, üzen, geren haberleri sevmiyor.. Bu tür haber karşısına çıkınca hemen zap.. Kumanda elinde; basıyor, başka bir kanala geçip gidiyor.. Ama bu bayram hayat öyle bir dayattı ki.. Haber bültenleri kan gölüne döndü.. Daha bayramın ilk günü.. Erbil'de bayramlaşma.. Canlı bombalar patladı.. 67 ölü, 267 yaralı.. Ardından Hac'da şeytan taşlama sırasında yaşanan izdiham.. 251 ölü.. 9'u Türk.. İlk iki gün haber bültenlerinin ağırlıklı konusu buydu.. Pazartesi akşamı.. 'Tamam bitti, artık yarın normale döneriz. Hiç olmazsa son iki gün insanların yüzünü güldüren, ufuk açan, hayal dünyalarının sınırlarını zorlayan, başka dünyalara götüren haberler veririz' dedik.. Ne mümkün? Gece Konya'dan gelen haber, yine bizim soft haberleri kovaladı.. 11 katlı bina durduk yerde yassı kadayıf gibi oldu.. 38 daireli bina, 138 kişi yaşıyor.. 15 kişi öldü, 30 kişi kurtarıldı.. Gerisi? Bilinmiyor.. Kaç kişinin enkaz altında kaldığı bilinmiyor.. 60 mı 70 mi? Suçlu kim? Dere yatağına 11 katlı binanın yapılmasına göz yumanlar mı? Malzemeden çalan müteahhit mi? Ruhsat veren, iskan veren mi? Ortada bir yanlış var.. Yoksa bir bina durduk yerde yerle bir olur mu? Türkiye'de oluyor.. Çünkü ülkenin çivisi çıkmış.. Şöyle bir çevrenize bakın.. Belediyeden işini çözen istediği yere istediği binayı dikmiş.. İstediği malzemeyi istediği gibi kullanmış.. Estetik yönü ise başka bir facia.. Adam 'Bina benim değil mi, dilediğim gibi yaparım' demiş, kimse ses çıkarmamış.. Bir Allah'ın kulu da burası kent dememiş.. Kentin görünümünü bozamazsın, kenti çirkinleştiremezsin dememiş.. Konya'da da böyle, İstanbul'da da, Edirne'de de, diğer 78 ilde de.. Belediye başkanları kentten çok seçmeni düşünmüş, cebini düşünmüş.. Çoğu 'Beş yılda ne vursak kardır' mantığıyla hareket etmiş.. Apartman faciasının sorumlusu kim? Şimdi günlerce bunu tartışacağız.. Orada oturanlar da suçlu değil mi? Kurtulanlar anlatıyor: "Binada çatlaklar var deniliyordu.. Dedikodu diye aldırmadık." Bu kadar vurdumduymaz.. Bu kadar kaderci.. 'Bize bir şey olmaz' diyen bir toplum olur mu? Bırakın yaşadığımız kente, oturduğumuz apartmana bile sahip çıkmıyoruz.. Depremler bile aklımızı başımıza getirmiyor.. Böyle bir ülkede en zor şey ne, biliyor musunuz? İnsanları başka dünyalara götüren, farklı denizlere yelken açtıran haberler vermek.. Çünkü sıra gelmiyor..
|