Baykal neye karşı çıkıyor?
Tüpraş'ın satılacak olmasına en çok CHP Genel Başkanı Deniz Baykal üzülüyor. Hükümeti yerden yere vuruyor? Konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla Baykal, Tüpraş'ın özelleştirilmesine karşı.
Ucuza satılmasına karşı. Yeterli sayıda teklif alınmadığı gerekçesiyle ihaleye karşı. Açık artırmaya gidilmediği için sonuçlara da karşı... Şirketin beş yıllık brüt kârının altında teklif geldiği için sinirleniyor. Maalesef Baykal, devletin akaryakıt üzerinden aldığı vergiyi Tüpraş'ın yarattığı bir katma değer olduğunu sanarak "2003 yılında Hazine'ye 7,7 milyar dolar, son beş yılda da toplam 27,5 milyar dolar vergi ve fon geliri sağlamıştır" diyor.
Halbuki Tüpraş'ın mülkiyeti kimde olursa olsun, bu vergiler devlete ödenmeye devam edecek. Bu gerçeği dile getirmiyor. Baykal, diyor ki, "Özelleştirme, ekonomiyi modernleştirmenin, teknolojiyi ileriye götürmenin, verimliliği artırmanın, kamu maliyesi üzerindeki yükü asgariye indirmenin, devlete zarar üretmeyecek kuruluşlara dayalı bir ekonomik yapı oluşturmanın bir aracıdır, bir yöntemidir. Tüpraş'daki tablo, bu amaçlardan herhangi birisinin kesinlikle söz konusu olmadığını bize gösteriyor." Süslü tespitler yapan Baykal, hükümetlerin ucuz akaryakıt politikası nedeniyle, Tüpraş'ın 1994- 1998 yılları arasında 647 milyon dolar zarar etmesine, devletin de aynı dönemde 400 milyon dolar vergi kaybına uğrattıklarını anımsamıyor.
Yarın aynı uygulamaların yapılmayacağının garantisi CHP'mi? Baykal devam ediyor: "İçine girdiğimiz petrol piyasası kuralları içerisinde (2005 yılında tam serbestiye işaret ediyor. Bu tarihinten itibaren, dağıtım şirketleri akaryakıtı Tüpraş'tan almak zorunda değil) Tüpraş'ın kâr etmemesi söz konusu değildir, kârlılığı garanti, piyasası çok geniş, teknolojisi ileri, Türkiye'nin en güçlü, en modern, en iddialı sanayi kuruluşudur. Şimdi, bunu sattık." Baykal özelleştirmeye karşı olduğu için bahane üretmeye devam ediyor.
Tüpraş AB standartlarında benzin ve motorin üretmek zorunda. Yani yatırım yapmak zorunda. Ayrıca Baykal, İş Bankası yönetimine bizzat kendisinin atadığı yönetim kurulu üyelerine şu soruyu sormalı:"Biz Türkiye'nin en büyük akaryakıt dağıtım şirketi Petrol Ofisi'ne ortak değil miyiz? Tüpraş'ın her tarafından kâr fışkırıyor. Sizin enerji sektöründeki dikey entegrasyondan (üretim, rafinaj ve dağıtımın tek şirketin elinde olması) haberiniz yok mu? 2005 yılında rekabet ortamında bile kârı garanti. Piyasası garanti. Niye bizim POAŞ, özelleştirmeye katılmadı." (Baykal'ın devlete zararı olmayan, tam tersi kâr üreten POAŞ'ın özelleştirmesine karşı çıktığını hatırlamıyoruz ya...)
Baykal bu soru ile de yetinmemeli. Bu ülkenin en büyük sermaye gruplarına da sormalı. Demeli ki: "Ey Sabancı, Ey Koç. Siz aylarca Tüpraş ile ilgilendiniz. Hatta Tüpraş'ın bilgi odasına girip dosyalar aldınız. En mahrem bilgilere sahip oldunuz. Ben oturduğum yerden bu şirketin ilelebet kâr edeceğini, piyasa payını koruyacağını biliyorum, siz neden teklif bile vermediniz?" Baykal bu soruları sorarsa, ortada ballı börek bir şirket olmadığını, Tüpraş'ı satın almanın ciddi riskler taşıdığını görebilirdi. Devletleştirme tecrübesi olan Baykal'ın özelleştirmeye karşı olması anlaşılabilir ama özel sektöre aptal muamelesi yapması biraz ağır kaçıyor.
Bakın hükümeti eleştirirken, defter hesabıyla özel sektörü nasıl harcıyor: (Tüpraş'ı kasdediyor) "450 milyon dolar, zaten geçen yıl gelmiş, bu yıl da gelecek; Doğru dürüst yönetilirse, belki 500 milyon dolar gelecek. Şimdi, siz, 1,3 milyar dolara ihtiyacınız var, 1,3 milyar dolar alacağım diye altın yumurtlayan bir tavuğunu satıyorsunuz." Baykal dışında herkesin gözü kör, öyle mi? Baykal'ın dünyayı nasıl yorumladığını çözmek kolay değil. Ama kendi adıma, kamu hizmeti ile hiçbir alakası olmayan bu tip işletmelerin doğru dürüst yönetilmesi için Baykal'ın iktidar olmasını beklemeye niyetim yok. Hoş onun iktidar olmaya niyeti de yok ya...
|