| |
|
|
Gerçek kadar gerçeğe benzeyen bir sahtelik!
SOSYAL bilimci Çağlar Keyder, "Evet gerçekten de bir medeniyetler çatışması var ama bu çatışma Hıristiyanlık- İslam arasında değil..." der, "Asıl çatışma ABD ile Avrupa arasında!" Keyder'in kastettiği ABD'deki işsizi, fakiri, ezileni kaale almayan neoliberal zihniyet ile... Avrupa'daki işsizlik parası veren, yoksulları gözeten, sendikaları tanıyan sosyal devlet arasındaki farktır. İki medeniyet arasındaki fark, başka alanlarda da ortaya çıkıyor. Son örnek Belçika'dan...
*** Hürriyet'in haberine göre Brüksel'deki Askeri Tarih Müzesi'nde I. Dünya Savaşı'nda kullanılan silah, malzeme ve giysiler sergileniyor. Tabii bunlar arasında Osmanlı Ordusu'na ait olanlar da var. Ancak Osmanlı üniforması örneği balmumundan yapılmış bir mankenle sunulmuyor. Niye? Çünkü ellerinde Osmanlı üniforması yok. Bizimkiler de 'tarihi eser' statüsünde olduğu için bir üniforma göndermiyorlarmış. Birileri, "Canım ne fark eder, buradaki bir terziye üniformanın tıpkısını diktirip mankene giydirin" demiş. Bunun üzerine müze yetkilileri köpürmüş: "Olmaz öyle şey. Burası Disneyland mı?"
*** Disneyland kelimesinin burada gelişigüzel kullanıldığını düşünenler yanılır. ABD'de başka tarzda bir 'müzecilik' ve 'tarih sunumu' anlayışı hakim. Günlük Yaşamdan Sanat' adlı kitabında (Adam Yay.) Umberto Eco bunu çok güzel anlatır. Örneğin San Francisco'daki Büyücülük Müzesi'nde büyücü kadın maketine bir şeytan hologramı eşlik eder... Çizgi roman kahramanı olan Superman; peleriniyle, telefon kulübesiyle adeta gerçek bir insanmış gibi ele alınır...
Vahşi Batı'yı anlatan bölümlere tezek ve ot kokusu püskürtülür... Eco, "Bütünüyle sahte olan ile bütünüyle sahici olan özdeş hale getirilmiştir" diyor. Daha dün üretilmiş nesneler (örneğin bir kartpostal) sadece eskitilmekle kalmıyor, eski gibi de kokuyor. Yani önümüzde 'tarihsel' ve 'gerçek' değil, 'görsel' ve 'yapay' bir sahicilik söz konusu... Eco'ya göre buradaki 'felsefe' şudur: Sizde aslını görme isteği uyandırmak için, yapıtın kopyasını sunmuyoruz... Tersine, kopyayı öyle bir sunuyoruz ki, artık aslını görme ihtiyacını hissetmeyeceksiniz.
*** İşte Brüksel'deki askeri müzenin yetkilileri tam da bu farkın altını çiziyor. Onlar 1914-18 arasında 'gerçek' bir askerin giydiği, 'gerçek' bir üniformayı sergilemek istiyorlar; kiriyle, pasıyla, kan lekesiyle, yırtığıyla 'hakiki' bir üniforma! Neyse ki bizim Genelkurmay meseleye el atmış. Brüksel'deki müzeye gerçek bir üniforma yolluyorlarmış. Avrupa Birliği'ne girmek isteyen Türkiye'ye de bu yakışır.
|