AB'cilerin kralı Denktaş
Ertuğrul Özkök'ün önceki gün "milli sır"rımızı "aleni hale" getirme iddiasıyla kaleme aldığı yazı ilginç.. Hürriyet yazarı "bazı çevreler"in yaptığı hesabı şöyle açıklıyor: ''Gelecek yıl sonunda Avrupa Birliği bize tarih vermezse bu defter bir daha açılmamak üzere kapanır. O zaman içeride birbirimizle baş başa kalırız. İnsan hakları vs. gibi konular rafa kaldırılır ve nihai bir hesaplaşma olur.'' Yazara göre, ''Şu Avrupa defteri bir kapansın, biz size gösteririz'' sloganı da "sessiz bir çığlık" gibi kulaklarımızı tırmalar hale gelmiş.. Özkök'ün bu iddiasında ne kadar haklı veya ne kadar haksız olduğundan çok, samimi bir yazı mı yazdığını, yoksa taktik bir çalışma mı yaptığını keşfedebilmeyi arzu ederdim. Ne var ki, hiç kimsenin kalbinde olanı bilemeyeceğim için iddianın içeriğini tartışmak durumundayım. Önce Özkök'ün kısmen haklı olduğu noktaya bakmalı: Türkiye'nin AB üyesi olmasını istemeyen "bazı çevreler" kesinlikle vardır. Ayrıca yürekten istemediği halde AB üyeliğini benimser görünen bazı "zevat" da mevcuttur. Ancak bu iki artı, tam doğru etmez. Çünkü ortada milli devlet bulunmadığı için söz konusu hesaplaşma hazırlığı varsa bile bunu "milli sır" saymak mantık dışıdır. Milli devlet olsa, Helen tarafındaki gibi, stratejik meselede medyanın da genel çizgi itibariyle sahiplendiği ortak bir tez etrafında bütün resmi yapı ve kurumlar uzlaşmış bulunurdu..
*** Şimdi ben de, taktik olarak değil samimiyetle bir iddia ortaya koyuyorum: Denktaş bile, gerçekte Özkök'ten daha etkin bir AB yanlısıdır. Matematik ispatı da, kimselerin duymak istemediği bir Denktaş önerisidir: "Annan Planı'nı hemen imzalayalım ama uygulanmasına Türkiye'nin AB üyesi olmasından sonra başlayalım!" Bu önerinin AB üyeliğimiz için yol kesici mi, yoksa yol açıcı mı olduğunu tartışmak, aslında akıllara ziyan bir angaryadır. Ancak, yine de kendimizi "şeytanın avukatı" yerine koyup öneriyi sorgulayalım: Denktaş'ın bu öneriyle Türkiye'nin AB yolunu kesmeye çalıştığına hükmedebilmek için nasıl bir yorum yapabiliriz? Sorunun tek mantıklı cevabı -ikincisi varsa baş tacı etmeye hazırım- şudur: "Denktaş, olmayacak bir şart koşarak işi yokuşa sürüyor.." Doğru, olmayacak bir şart! Çünkü AB Türkiye'yi üyeliğe alma taahhüdüne girmez! Hadi diyelim ki, Denktaş bunu bilerek şart koştuğu için, yine de Türkiye'nin AB yolunu kesmek isteyenlerin başrole çıkardığı bir takozdur! Öyleyse ona ve arkasındakilere lanet okumaya devam edelim! O zaman, azıcık fikir namusumuz varsa "AB'nin niye Türkiye'ye üyelik taahhüdünde bulunamayacağı" tezini de sorgulamamız gerekmez mi? Bu durum, Denktaş ve arkasındakileri tartışmasız biçimde derenin aşağısındaki kuzu, AB'yi de yukarıdaki kurt yapmaz mı?
*** Turnusol öneri Eskilerin bedahat dediği bu balçıkla sıvanmaz gerçek karşısında AB'nin dürüst ve mantıklı bir itirazı olması mümkün müdür? Onun için Türk tarafının çözüm isteğine bundan daha keskin kanıt düşünülemez: - Tamam, ille de Annan Planı diyorsanız, hemen imzalayalım ama uygulanması Türkiye'nin tam üyeliğinden sonraya kalsın! - Hayır, asla! - Neden? Bu can alıcı soruya AB'nin kalbinden verilecek cevap tektir: - Efendim o zaman çok geç olur.. Çünkü Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili şartları ne zaman tam olarak yerine getireceği, uygulamada başarının ne zaman gerçekleşeceği, en önemlisi de bizi ne zaman ikna edeceğiniz meçhul.. Önce siz imza atın, sonrasına bakarız.. İnsaf ehli çok iyi biliyor ki, Türkiye bütün gücüyle bu öneride direnecek olsa AB'nin söyleyebileceği başka hiçbir şey yoktur! O zaman da "Ver üyeliği al Kıbrıs'ı" der, oturursun! Ne Annan Planı'nı, dolayısıyla ne BM'yi, ne ABD'yi, ne de AB'yi reddetmiş olursun! - Hayır olmaz, önce Kıbrıs'ı ver.. Öyleyse karar zamanıdır: Üyeliği taahhüde bağlayacak bir öneride bulunan Denktaş mı daha sıkı bir AB yanlısı sayılır, yoksa, -28 Şubat sürecinde kendisinin de desteklediği- "bazı çevreler"in iktidarsız direncini Avrupa'daki güçlü Türkiye karşıtlığı ile aynı kefeye koyup, olmayan milli devletin "milli sır"rı ilan eden Özkök mü? İnsafa bile gerek yok, düz mantığın cevabına razıyım.
|