Berduşun ötesi
Saddam Hüseyin'in yakalanmasının sıradan Iraklılar'da bir rahatlama yarattığına kuşku yok. Bu şekilde despotun geri geleceği korkusu ortadan kalkacağı gibi, Amerikan ordusuna istihbarat akışının artması ihtimali de güçlenmiştir. Buna karşılık Arap dünyasından gelen tepkiler, rejimlerin korktuğunu, kitlelerin ise öfkelendiğini gösteriyor. Tüm dünya televizyonlarında gösterilen muayene sahnelerinin, despotun süngüsü düşmüş halinin Arap dünyasında infial yaratan bir utanca yol açtığı anlaşılıyor. EşŞark- ül Avsat gazetesinin başlığı belki de bu tür duyguları iyi özetliyor: "Saddam'ın tutuklanması Araplar'ın şerefine yapılmış bir hakarettir". Bu türden, rejimlerce de körüklenecek bir duygunun Amerika'ya yönelik nefreti arttıracağına şüphe yok. Cevaplandırılması en zor soru ise Saddam Hüseyin'in yakalanmasının ardından direnişin zayıflayıp zayıflamayacağı. Kimilerine göre Saddam'ın yakalanmasının simgesel ve psikolojik etkisi nedeniyle direnişte bir tavsama olması beklenmelidir. Bir başka bakışa göre ise direniş belli ki artık çok sayıda odağa sahiptir. Bu nedenle de aynen, hatta yoğunlaşarak devam etmesi beklenmelidir.
Asıl sorun duruyor Bunlardan hangisinin gerçek olduğu yakında anlaşılır ve sonuç muhakkak ki ABD işgalinin ve yeni rejim kurma çabalarının geleceğini etkileyecektir. Bilinen, Şii Araplar direnişe kalkışmadıkça ya da varolan direnişle güçbirliğine gitmedikçe ABD'nin Sünnni Üçgeni'ndeki kayıplarına tahammül edebileceğidir. Giderek de bunun üstesinden gelme yolunda mesafe kaydeder. Ancak gene de olaya daha geniş bir perspektiften bakıldığında, ABD'nin temel meselesinin yerinde durduğu görülüyor. Bu mesele de Irak'ı oluşturan halkların birbirileriyle ilişkilerinin niteliğinden ve aralarındaki güvensizlikten kaynaklanıyor. Kürtler bağımsızlık ya da buna yakın bir federal yapı talep ediyor. Ne Sünni, ne Şii Araplar'ın buna sıcak bakması söz konusu değil. ABD buradan kaynaklanacak bir gerginlik ve istikrarsızlık istemediği için en azından şimdilik Irak'ın toprak bütünlüğünden yana. Sünniler yeni rejimde ezilmek istemiyorlar. Irak yönetici seçkinlerinin ve orta sınıfının belkemiğini de oluşturduklarından, yeni rejimin kurulmasını baltalama hatta direnişi sürekli kılma imkanları var. Dolayısıyla korkularının yok edilmesi ve giderek yeni iktidar yapısında da payları olacağına inandırılmaları gerekiyor.
İşgal, iktidar ve seçim Şiiler nüfus çoğunluğuna sahip oldukları için iktidarı talep ediyor. Ağırlıklarının bunu sağlamaya yeteceğine inandıklarından Muktada es Sadr dışında işgal yönetimiyle ilişkilerini makul bir noktada tutuyorlar. Direnişe destek vermemelerinde en önemli alimleri Ayetulah Sistani'nin büyük payı var. Sistani ise bir an önce seçim istiyor. Amerikalılar ülkedeki durumu doğru değerlendirmemeleri ve kendi kafalarındaki modeli dayatmaları halinde Sistani'yi kaybedebilir. O zaman ise direniş gerçekten ülke sathına yayılır ve kontrol edilemez. Bu veriler ışığında bakıldığında dünün adamı Saddam'ın yakalanmasından çok Ayetulah Sistani'nin ve Şiiler'in ne yapacağına bakmak, Irak'ın geleceğini anlamak açısından daha yararlı olabilir.
|