Son günlerde Kerkük'te yaşananların gerek Türkiye'yi, gerekse Irak'ın diğer komşularını kaygılandırdığına şüphe yok. Amerikan kuvvetleri açısından da bir yeni dertli alan oluştuğu belli. Bugüne dek diğer bölgelere kıyasla sakin olan Kuzey Irak'ta çok ciddi bir karışıklık ve şiddet potansiyelinin varlığı da bu şekilde ortaya çıktı. Şimdiden çok cana mal olan hadiselerin arka planında Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi ile Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin hazırladığı anayasa taslağı var. ASAM Başkanı Ümit Özdağ'a göre federasyon etiketi altında konfederatif bir düzen isteyen ve Irak'ı etnik ya da mezhepsel temelde idari birimlere ayıran taslak, Kerkük kentini de Kürt federatif devleti sınırları içine alıyor. Bu şekilde Kürt federe devletinin Irak petrol kaynaklarının yüzde 40'ını kontrol etmesi de hedefleniyor. Tarih içinde ve halen Türkmen çoğunluklu bir kent olan Kerkük, Irak toplumunun tüm unsurlarını barındıran kozmopolit bir yapıya da sahip. Saddam Hüseyin döneminde kentin Araplaştırılması için ciddi çaba gösterilmişti. Türkiye o zamanlar Saddam Hüseyin'le iyi geçinme adına bu etnik mühendisliğe fazla ses çıkarmamıştı.
Bağımsızlık isteğine şaşmayın Gerek KDP'nin, gerekse KYB'nin en büyük arzularının bağımsız bir Kürt devleti olduğuna şüphe yok. Ayrıca bu şaşılacak bir durum da değil. Her iki parti de bugünün koşullarında göreceli bir siyasi/askeri üstünlüğe sahipken elde edebileceklerinin azamisini istiyor. Bu şekilde de siyaseten son tahlilde kendi güçlerini aşacak hedefler belirliyorlar. Attıkları adımlarla gerginlikleri tetikliyor, kendilerine karşı içeride ve dışarıda oluşacak muhalefeti güçlendiriyorlar. Kerkük için Brüksel modelini öneren Cengiz Çandar'ın deyişiyle, "Türkiye ve Türkmenler'i hiç gözetmeyen 'dar görüşlü' bir politikanın esiri olmaktan sorumlu" Amerikalılar açısından da durum kolay görünmüyor. Kürtler'e siyasi borçları yüksekse de, etnik temelli idari yapılanmanın yaratacağı sorunların farkındalar. Dolayısıyla Kürtler'in taslağına sıcak bakmıyorlar. Ancak Kürtler'in demografik dengeyi değiştirme ve siyasi hegemonya çabalarını da Türkiye ve diğer komşuların arzuladığı şekilde engellemiyorlar.
Gürcistan'da seçim günü Irak'ın toprak bütünlüğü ancak federatif yapı içinde korunabilecek. Türkiye ve diğer komşuların bu gerçeği sindirmesi Irak'a yönelik sağlıklı siyaset oluşturmak için ilk şart. Türkiye'nin Irak'taki siyasal gelişmeler üzerinde etkili olabilmesi de bu gerçeğe uygun pozisyonlar tanımlayabilmesine bağlı. Iraklı siyaset bilimci Adid Dawişa'nın yazdığı gibi, "Irak'ta sürdürülebilir bir demokrasinin kurulabilmesi için, etnik kökene ve mezhebe dayalı ayrımlar önemsizleştirilmeli (Etnik veya mezhepsel) bir bölünme etnik ve mezhepsel bağlılıkları ve davranışları ön plana çıkaracak ve sağlamlaştıracaktır. Bu da etnik temizlikten federal birimlerin kendi aralarında ya da Bağdat'la yaptıkları siyasi pazarlıklarda katılaşmalarına kadar değişik türden sonuçlara yol açabilir". Başbakan'ın ABD ziyaretine kadar bu konularda etraflı ve gerçekçi bir pozisyon üretilmiş olması mutlaka gereklidir. Dış politika üretmek herhalde sürekli şikayet dile getirmekten ve önemli gelişmelerin "ciddiye alınmadığını" söylemekten öte bir şeydir. Güneyde kaygı verici bir tırmanma yaşanırken bugün Gürcistan'da başkanlık seçimi var. Bu seçimin Türkiye'nin Kuzey sınırında çalkantıların bitmesine katkıda bulunmasını dilemek gerek.