Pazar günü yapılacak seçimlerde oy verecek Kıbrıslılar gerçekten büyük bir sorumluluk taşıyor. Her ne kadar Kıbrıs meselesinde çözüme gidilip gidilmeyeceği aslen Ankara'da karara bağlanacaksa da Kıbrıslı seçmenler, özellikle de Türkiye'den gidenler kullanacakları oylarla Türkiye'deki kamuoyuna da önemli bir mesaj verecek. Adadaki hava, KKTC'de tam anlamıyla bölünmüş ve kutuplaşmış bir seçmen kitlesi olduğunu gösteriyor. Henüz hangi tarafın ağır basacağı bilinemese bile belki de ilk kez seçimlerin ortamı bu denli gerginleştirdiğine tanık olunuyor. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın kendisi gibi düşünmeyenleri neredeyse hain ilan etmesi hiç kuşkusuz bu kutuplaşmaya ve gerginliğe katkıda bulunuyor. Geçen günkü Verso araştırması, iktidar koalisyonunun oy çoğunluğunu alacağını iddia etmişti. Dünkü Radikal gazetesinde Erdal Güven'in kullandığı KADEM anketi ise sol partilerin seçimden önde çıkacağını gösteriyor.
Kolay mevzi vermezler Gene bu ankete göre Kıbrıslıların neredeyse yüzde 55'i Annan Planı temelinde bir çözüm istiyor ve 1 Mayıs 2004 tarihinde yeni Kıbrıs devleti içinde AB üyesi olma arzusundalar. Muhalefet tümüyle Annan Planı yanlısı. Muhalefete destek verenler arasında da özellikle mülkiyet, göç ve Rumlarla bir arada yaşama konularında rahatsızlık hissedenler var. Bu nedenle müzakereden de yanalar. İktidar partilerinden Serdar Denktaş'ın DP'si de en azından Annan Planı'nı gömme fikrinde olmadığını söylüyor. Dolayısıyla seçim sonucunda hangi parti önde çıkarsa çıksın, Annan Planı'na değişik düzeylerde destek verildiğini gösteren bir irade ortaya çıkmış olacak. Bu durumda da Cumhurbaşkanı Denktaş'ın planın öldüğünü savunan pozisyonu Kıbrıs içinde azınlıkta kalmış olacaktır. KKTC vatandaşlarının demokratik iradesi yazık ki Kıbrıs meselesinin yalnızca bir boyutudur. Bu iradenin Ankara'da ne ölçüde kaale alınacağı, AKP hükümetinin güç dengesi değerlendirmesine ve AB'den alacağı sinyallere bağlıdır. Kıbrıs konusu Türkiye'de AB üyeliğinin gerektirdiği reformlardan rahatsız olanların da son direniş noktasıdır. Kolaylıkla mevzi vermeleri düşünülemez. AB üyeliğini isteyen bazıları açısından dahi Kıbrıs'ta çözüm ancak AB ile müzakerelere başlandığında ya da AB Türkiye'ye bu konuda net mesaj verdiğinde söz konusu olmalıdır.
Sıradışı bir haftasonu Türkiye'deki bu AB yanlısı-AB karşıtı mücadelesi nedeniyle Kıbrıs konusunda bir elit mutabakatı oluşturmak zorlaşmaktadır. Bugüne dek yapılmış hatalar, özellikle de Yunanistan'ın AB üyesi olduğu gerçeğinin hafife alınması ve Atina'nın 1990'lı yıllardaki politikalarına karşı zamanında mukabele edilmemesi nedeniyle Türkiye sıkışmıştır. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın çözümden yana olduğunu söylemek mümkün değildir. AB üyeliğinin anlamını tam özümsediği, AB sürecinin Türkiye açısından önemini doğru değerlendirdiği söylenemez. Düşünce kalıpları 1950'lerde kalmıştır. Ancak Türkiye'de toplumun hatırı sayılır bir bölümünün desteğine sahiptir. Bundan sonra olacaklar büyük ölçüde AKP hükümetinin kararlılığına ve AB'nin basiretine bağlıdır. İlk olarak Türkiye herhalde KKTC'yi müzakere masasına dönmeye ikna edecektir. AB'den beklenen ise emekli büyükelçi Özdem Sanberk'in deyişiyle "uzak görüşlü ve ufuklu bir politika izleyerek Türkiye'ye bir tarih verilmesi hususunda kendi içinde bir mutabakat sağlaması"dır. Gerçekten sıradışı bir haftasonu yaşanacak.