| |
|
|
İsmet İnönü'nün hayatı bizim yakın tarihimizdir!
Dün İsmet İnönü'nün 30'uncu ölüm yıldönümüydü.. Devletin ve siyasetin önde gelenleri, İnönü için mesajlar yayınladılar. Ben en çok, Cumhurbaşkanı Sezer'in mesajındaki söylemi beğendim. Sezer, "İsmet İnönü tüm yaşamını, ülkemizin gelişmesine ve güçlenmesine adamıştır" dedi. Ben, İnönü'nün aktif politika içinde olduğu dönemde, onu hem öven, hem de yeren sayısız eleştiri yazdım hakkında. İnönü'yü tanımak imkanına da kavuştum, onunla söyleşiler de yaptım. 2'nci Dünya Savaşı'ndaki politikalarını irdelediğim "Türkiye Üzerinde Pazarlıklar" kitabımı, beğendiğini de söyledi bana. Şimdi ebediyete intikalinin 30'uncu yılında, İnönü'nün yaşamına daha derinden bakmak, bugün bizim yurt ve dünya sorunlarına bakış açımızı da daha rahatlatır. Çünkü bugün "Tarih" ve hatta "Efsane" biçiminde algıladığımız olaylar, İsmet İnönü'nün yaşamındaki güncel olaylardır.. Üstelik İnönü, bunların hemen hepsinde, aktif biçimde rol almıştır. Mesela bazen hüzünlenince, bazen duygulanınca katılıp, sanatçılarla birlikte söylediğimiz Hüseyni makamındaki "Yemen Türküsü" vardır. "Havada bulut yok, bu ne dumandır Mahlede ölüm yok bu ne şivandır Şu Yemen illeri ne de yamandır Burası Huş'tur, yolu yokuştur Giden gelmiyor acep ne iştir Kışlanın önünde bir binek taşı Yoklama yapıyor bizim binbaşı Sefere giderler çavuş onbaşı Ah o Yemendir, gülü dikendir Giden gelmiyor, acep nedendir." Düşünün ki İsmet İnönü bu türküye veya ağıta) konu olan Yemen çarpışmalarına, bir genç yüzbaşı (kolağası) olarak katılmıştır. Rahmetli orgeneral Ali Fuad Erden'in hatıralarını okuduysanız, İsmet İnönü'nün, esir düşen bir İngiliz subayının plakları ve gramofonu sayesinde, Yemen cephesinde klasik Batı müziği ile tanışıp, sevdiğini öğrenirsiniz. 26 Şubat 1910'da, Ahmet İzzet Paşa'nın komutası altında "Yemen Mürettep Kuvvetleri"ne kurmay subay olarak katılan İsmet İnönü, bu görevi kendisine teklif eden komutanına (Ahmet İzzet Paşa), bir mektupla itirazını da yazmıştır. İnönü mektubunda özetle şöyle demiştir: - Bizim için anavatan, Balkanlar'dır, Rumeli'dir. Rumeli'de bir savaş patlayacağı apaçık ortadayken, sizin Genel Kurmay Başkanı olarak Yemen'e gitmenizi anlayamıyorum! Tarihe meraklı olanlar bilir. Bu mektubun kendisine yazıldığı Ahmet İzzet Paşa, 1'inci Dünya Savaşı ertesinde mütarekeyi yapan Sadrazam'dı. Atatürk, 14 Ekim 1918'de, 1'inci Dünya Savaşı'nın sonucu belli olunca, Padişah'a bir mektup yazmış (Başyaver Naci Paşa aracılığıyla iletilmiş bu mektup) ve Talat Paşa'nın sadrazamlıktan azledilmesini, Ahmet İzzet Paşa'nın sadrazam atanmasını, kendisinin de Harbiye Nazırı olmasını önermişti. Bütün bunları bilmekten veya hatırlatmaktan ne gibi bir yarar elde edilebilir? Düşünün.. 1910 yılında Yemen de, Balkanlar da, bizim için "Vatan"dı. Yemen'e giden askerler, bir iç ayaklanmayı bastırmak, bölücüleri yok etmek için görevlendirilmişlerdi. Veya Padişah Vahdettin, Atatürk'ün isteğini kabul edip, onu Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) olarak atasaydı, acaba Ankara'da yeni bir devletin kurulması, ne tür bir kadere bağlanırdı? İsmet İnönü'nün yaşamının ayrıntıları, bizim yakın tarihimizi oluşturuyor. "Bugün" ise, bu yakın tarihin devamından başka bir şey değil ki!
|