| |
|
|
Dönüm noktalarında anekdotlar yetmez!
Sık anlatılan bir anekdottur. Napolyon Savaşları döneminde, bir İngiliz ve bir Fransız general, aynı masada içip, sohbet ediyorlarmış.. İngiliz general, Fransız meslektaşını iğnelemiş, - Siz Fransızlar sadece para için savaşıp, dövüşüyorsunuz. Biz İngilizler, şan ve şeref için savaşırız, demiş.. Fransız general gülerek cevap vermiş, - Ne yapalım?.. Herkes kendisinde olmayan şeyi elde etmek için savaşır! Bilemiyorum... Gerçekten böyle bir diyalog olmuş mudur o dönemde? Ama adı üstünde, bir "Anekdot" bu. Bizans İmparatoru Justinyen'in resmi tarihçisi Prokopius'un yayınlanmış kitapları, zaferleri ve Ayasofya gibi eserleri anlatır. Prokopius'un ölümünden sonra yayına sunulan kitabının adı ise "Anekdota"dır.. Yani "Yazılı olmayan"dır. Bu kitapta Prokopius, Justinyen döneminin perde arkasını, İmparatoriçe Teodora'nın babasının bir ayı bakıcısı olduğunu falan anlatır. Tabii, M.S, 6'ncı yüzyılda bir kitabın yayınlanması ne anlam taşır, bunu da kestirmek zor. Çünkü matbaa henüz icat edilmemiş. Prokopius'un anlattıklarının, General Belisarius'un zaferlerinin falan, geniş kitleler tarafından öğrenilmesi için, en az bin yıl geçmesi gerekir. Ama matbaa, gazete, radyo, televizyon ve hatta internet bile, her şeyin herkes tarafından bilinmesini sağlayamıyor. Gözünüzle gördüğünüz veya televizyon haberlerinde canlı yayından izlediğiniz olaylar bile, bazen komplo teorilerine kurban edilip, olmamış varsayılmıyor mu? İlk Amerikalı astronotların aya ayak basmalarını, televizyonlarda naklen izlemiştik. Sonra birileri, "Bu görüntüler sahte" diye tutturmadı mı? Hatırlayın 2001'in 11 Eylül günü, New York ve Washington'u hedef alan terörist saldırıları. Geçenlerde, o dönem Washington'da bulunan bir kişi, Pentagon'a düşen uçağın yarattığı şoku anlatıyordu. Dinleyenlerden biri, "Siz, Pentagon'a uçak düştüğünü gözünüzle gördünüz mü" diye sordu. Allah bilir, bugün de bazıları, Irak'taki Amerikan askeri varlığının sanal olduğunu, Saddam'ın Bush'la pazarlık yaptığını falan düşünüyordur. Bütün bunlar olabilir. Devletler ve uluslar için tehlikeli olan, bu tür varsayımların, gerçeklerin üstüne çıkması ve anekdotlarla siyasetin belirlenebileceğinin zannedilmesidir. Diplomasi kuramcısı Harold Nicolson, "Eğer dış politikanın belirlenmesi kitlelerin önyargılarına bırakılırsa, Almanları kaba bulan Fransız meyhaneci ve Fransızları küstah bulan Alman birahane sahibi, bu iki ülkeyi sürekli savaştırır" der. Ama bir Schumann ve bir Adenauer çıkıp Ortak Pazar'ı kurarlar ve sonunda Almanya ile Fransa, ortak para birimi kullanır hale de gelirler. Bu nedenle, "Zaten bu Avrupalılar bizi almaz" veya "Kıbrıs'ı verdiğimizle kalırız" gibi anekdotlarla, Türkiye'nin dış politikasını yönlendirmek, gerçekten bizi Ortadoğululuğa mahkum edebilir. Tarihin her anında büyük ve dahi liderlerin çıkması mümkün değildir. Bazen tüm seçmenlerin bilinçli ve akıllı olması da yeterlidir. Demokrasinin erdemi de, bazen tek adamlar yerine, herkesin lider gibi davranması değil midir?
|