| |
|
|
Piyanistim ama o kadar da değil!..
Aklımda şu kadarı kaldı dizelerin; "Ta uzaklarda işte bir piyano. Taze parmakların temasıyla, ağlıyor bir hazan havasıyla..." Bunu her anımsayışımda aklıma kendi piyanom geliyor ve parmaklarıma bakıyorum. Ne ince ne taze ne estetik. Normal olarak bir sobacı ustasının ya da ne bileyim marangoz, sıvacı ya da tüp gaz değiştirmeye gelen o adamların elleri gibi benim ellerim.
Irsidir sanırım Deklanşöre basıp, mikrofon tutarken böyle olamayacağına göre doğuştan deyip geçiyorum. Lakin bu parmaklarla bile piyanoyu eni konu çalabiliyorum. Ne zaman ki karşıma o siyah beyaz tuşların ustaları çıkıyor, o zaman omuzlarım çöküyor, içim sünüyor ve burun çekme tikim depreşiyor.
İdil Biret vee!.. Şimdi bir davet zinciri var önümde. Cemal Reşit Rey Konser Salonu tarafından düzenlenen 9. Uluslararası Piyano Festivali... Festival virtüöz İdil Biret'in konseriyle önceki gün başladı bile. Yarın Sayat Zaman'la devam edecek ve Roberto Prosseda, Gabor Csalog, Burçin Böke'yle devam edecek.
Bahaneye bak!.. Kendimle kavgada yenik düştüğüm ve hasetten çatlayacağım için kötü davranıyorum festivale ve gitmiyorum. Sorana da bahanem hazır. Diyorum ki: "Piyanoyu ben kendim de çalarım. Ama İstanbul Sazendeleri'nin 16 Aralık'ta İş Sanat Kültür Merkezi'nde vereceği Doğudan Gelen Işık konserine hazırlanıyorum. Gidip, hem de ön sıralardan yer kapıp izleyeceğim onu...
|