| |
|
|
İstanbul'daki Anadolu
İstanbul'daki Anadolu'yu gezmek bir dolu şey öğretiyor insana. Diyelim Zeyrek, Kadınlar Pazarı, Horhor tarafında dolaştınız. Siirtli yurttaşların kümeleştiğini görmek mümkün oralarda. Perde pilavı yapan aşevlerinden çıkıp ucuza et almak. Oradan burma kadayıf paketletip, peynircilere ulaşmak da mümkün. Horhor'un aşağısı, Kıztaşı, Aksaray'ın Ahmediye tarafları biraz da pıtrak pıtrak açılan 'Urfa Sofralarından' ötürü Şanlıurfalılar'ın yoğunlaştığı bölge.
Bekâr hanları Araya Diyarbakırlı Kaburgacı Selim Amca da karışmış ama misafir muamelesi görüyor havalide. Laleli sabahlarında Rusya'dan, Moldavya, Ukrayna'dan gelenlerin ilk karşılayıcıları Mardinli, Tuncelili, Bingöllü gençler. İndir bindir, paket yap, koli taşı filan işleri hep onların. İşyerleri oralar olunca evler de yakın bölgelerde elbet. Onlara ikâmet için en uygun yerler Küçükpazar, Süleymaniye, Şehzadebaşı'na serpilmiş bekâr hanları elbet. Köşelere, kuytulara sinmiş rutubet kokulu ucuz oteller de var ama, han odasında komünal yaşam daha cazip geliyor onlara.
Yürekler tıp tıp!.. Her sabah Koska mıntıkasında kurulan ırgat pazarını ıskalamak olmaz. İlk ışıklarla birlikte önlerinde duraklayan her otomobil yeni bir iş fırsatının heves trampetini çaldırır yüreklerinde. Onların günübirlik de olsa kiralayacak güçlü pazuları vardır, 'iş sahibinin' ise verecek parası. Laleli'ye doğru en çok da Mardinliler'i görürsünüz. Adıyamanlı, Karslı, Bitlisli olanlar da bulunur aralarında ama onlar daha çok tekstil ve deri işiyle iştigaldeyken, otel çalışanları arasında en fazla Vanlılar vardır.
Saklı bilgelikler Çoğu zamanım buralarda dolaşmakla, saydığım bölgelerden gelen yurttaşlarla sohbetmuhabbetle geçiyor. En toyu, en gencanlısıyla bile söyleşirken saklı bilgelikler süzülüyor yürekten ağza. Hele, bir bardak su olsun istediğinde, öyle içten içten "başım gözüm üstüne" deyişleri yok mu. Alıp canına sokasın geliyor onları inan olsun...
|