1980'li yılların ortasında yeni isimler yer almaya başlamıştı Türk sinemasında. "Baby face" erkekler, dönemin kadın oyuncularıyla çıkıyordu karşımıza. Love Story'nin Türk sinemasına uyarlanan haline benzer, aşk yüklü filmlerdi bunlar... Hülya Avşar, Tarık Tarcan, Tolga Savacı, Neslihan Acar, Yaşar Alptekin, Derya Arbaş ve Reha Yeprem de dönemin aranan oyuncularıydı.
Reha Yeprem, 1986 yılında, "Kelebek Sinema Kralı" seçilmişti. Efendi duruşlu, kuzu bakışlı bir gençti Reha Yeprem. Zaten bu yarışmadan önce de adını reklam filmlerinde ve mankenlikle duyurmuştu.
Ben Reha Yeprem'i unutmuştum. Bir ara birkaç dizide oynadığına dair haberlere gözüm takılmıştı ama çok uzun zamandan beri ne sinema filmlerinde vardı ne de podyumlarda. O kellik reklamına çıkanın da o olduğunu röportaja gitmeden önce öğrendim. Bir ara da Reha Yeprem, Ramazan ayında İftar Zamanı programında ilişti gözüme. İftar Zamanı programını sunuyordu, Samanyolu TV'de. Bir süre sonra da "Sır Kapısı" adlı bir programda da sunuculuk yaptığını duydum. "Sır Kapısı" tam 5 yıldır süren bir programmış. Merak edip izledim. İnsanların başına gelen ilginç öykülere yer veriyorlar, canlandırma yapıyorlar. Reha Yeprem bazen bu canlandırmalarda oynuyor, bazen de yalnızca sunuculuk yapıyor. Bir zamanlar hızlı yaşadığına tanık olduğumuz, bir ara gönlünü Gönül Yazar'a kaptırdığı yazılan, sonra da ortalıktan yok olan Reha Yeprem'e ne olmuştu? Bilinen tabiriyle "dine mi dönmüştü?" Buluştuk, konuştuk.
* Manken olmaya nasıl karar verdiniz? Şöhret merakı mı?
Hiç alakası yok. Tamamen tesadüf. Lisede kendi halinde bir çocuktum. Ev, okul arası gider gelirdim. Dansa çok meraklıydım. Bir gün yolda yürürken, belki çok şaşıracaksınız ama aynen böyle oldu, Alinur Velidedeoğlu benimle konuşmaya başladı.
* Tanışıyor muydunuz?
Hayır. Kim olduğunu bile bilmiyordum. Benimle konuştu, şöyle bir baktı anlayacağınız, sonra bana kartını verip, ofisine çağırdı. Ünlü bir reklamcı olduğunu ve bir reklam filmi için beni düşünebileceğini söyledi. Gittim ve böylece başladım.
* Hangi reklamlarda oynadınız?
Çok oldu ama ilk reklam filmi çok tutmuştu, yıllarca dilden düşmedi. "Barbi barbi barbi..." Merve İldeniz de vardı.
* Okudunuz mu? Eğitiminiz ne?
Ne yazık ki lise mezunuyum. Üniversiteyi terk ettim. Hep bu işler yüzünden. Kendimi bu dünyaya kaptırınca olmadı.
* Nelere kaptırdınız kendinizi?
Üniversiteden önce, 1986'da "Airport" adlı bir disko açılmıştı. Orada dans şovu için eleme yapılıyordu. İlk ona girdim ve başarılı oldum. Sonra mankenliğe başladım. 1987'de Kelebek Sinema Kralı seçildim. İkinci de Atilla Saral'dı. Kızlarda da ikinci Gülben Ergen'di. 5 yıl mankenlik yaptıktan sonra sinemaya başladım. İlk filmim "Geri Dön"dü, "Nazlı ile Emir" ve "Sıfır Nokta" gibi filmlerde oynadım.
* Toplam kaç filminiz var?
37'inci film çalışmasını yapıyorum. "Umutların Ötesi" diye de bir dizi film çekiyoruz. Almanya'ya giden bir Türk ailesinin dramını anlatan bir dizi. Perihan Savaş, Engin İnal, Yalçın Dümer, Esin Moralıoğlu, Emine Ün, Aylin Arasıl, Neslihan Acar ve Almanya'dan bir arkadaş oynuyor.
n Sizin hayatınızda bir değişim var. Bir ara magazin sayfalarında isminizi görüyorduk, sonra birden yok oldunuz...
Yok olmadım, ama o hayattan uzaklaştım. Evlendim.
* Eşiniz kim?
Özlem Nebioğlu. Kim Bunlar'da oynuyordu. Tiyatrocu, o da şimdi bıraktı. 4 yaşında Mustafa adında bir oğlumuz var. 6 yıl önce evlendik. Düzenli bir hayatım var, evden işe işten eve. Mütevazı bir hayat...
* Evlilik mi sizi değiştirdi?
Biraz evlilik, ama o dünya bana göre değildi. Bir kere ben öncelikle değişmem gerektiğini askerde öğrendim. Diyarbakır'da 18 ay askerlik yaptım. Silopi'de bulundum. Çok sıkıntılı dönemlerdi. Bu konuya fazla girmek istemem ama askerlik, bana sabretmeyi, kendini düşünmeyi, muhakeme etmeyi öğretti. Döndüğümde mankenlik yaptım ama ortam da değişmişti.
* Sektörde yeni isimler mi vardı, unutulmuş muydunuz, yoksa başka bir değişim mi söz konusuydu?
Yoo, ben hemen yeni teklifler aldım dönüşte. Zaten bakın hala devam ediyorum. Şöyle anlatayım. Döndükten sonra Neşe Erberk aradı ve bir defileye gittim. Defile daha önce kaldığım bir oteldeydi. Bize hep oda verirlerdi, iyi ağırlanırdık, ikramlar olurdu. Bir baktım manken çocuklar koridorda yerde oturuyor. "Ne oldu? Neden buradasınız, lobide niye oturmuyorsunuz?" diye sordum, "Abi istemiyor otel yetkilileri" dediler. Yani durum bu kadar kötüydü. Hem eski olanaklar yoktu, hem de ortam kötüleşmişti. Bu işte düzenli bir hayatınız olmuyor. Çalışırken işiniz var film bitince işiniz bitiyor. İkinci iş ne zaman gelecek belli değil. Kapı kapı dolaşmanız zor. Psikolojik olarak çok ağır bir iş.
* Nasıl bir aileden geliyorsunuz?
Ben hep hukukçu olmak isterdim. Ablam avukat. Babam profesör.
* Ne profesörü?
Babamı belki tanırsınız. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörlerinden Mustafa Saim Yeprem. Kelamdır.
* Babanız siz mankenlik yaptığınızda karşı çıkmadı mı?
Hayır. Başlarda biraz sorunlar yaşadık ama bana hep "Bu işin geleceği ne, daha iyi bir işin olamaz mıydı?" diye sorardı. Aslında şimdiki aklım olsa farklı davranırdım. Aklım bir karış havadaydı.