Maalesef özel isim özürlüsüyüm. Birisiyle tanışırım. Hop, beş dakika sonra o kişinin ismini unuturum. Eğer bir yakınımın ismini taşıyorsa ne alâ... Yoksa öldür Allah hatırlayamam. Bu yüzden başım ikide bir derde girer.
Örneğin lokantada eşimle yemek yerken eski iş yerimden bir arkadaşın bize doğru gelmekte olduğunu görürüm. Peki ismi neydi? Hafızamı yoklarım. Beyaz bir sayfadan ibarettir. Eyvah! Ne yapacağım şimdi? Benim için fazla sorun olmaz aslında. Çünkü "Vay baba nerelerdesin" ya da "Oğğğlum burada işin ne" gibi erkek klişeleriyle vaziyeti idare edebilirim.
Peki ya Nur'u nasıl tanıştıracağım? Neyse ki zihnimin bu defosunu bildiği için eşim yerinden kalkıp elini uzatırken, "Merhaba ben Nur..." der. Eski arkadaş da, "Selam, ben de Ümit..." diye kendini tanıtır. Ohhh! Hem rahatlarım, hem de kendime sinir olurum: Tabii ya, Ümit'ti adı, niye hatırlayamadın ki salak kafa!
Öte yandan hiç unutmadığım isimler de vardır. Örneğin ANAP Diyarbakır milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu; ne muhteşem bir isim! İSKİ'nin eski genel müdürü Atom Damalı... Müzayede organizatörü Raffi Portakal... Bu isimleri sahipleri ünlü olduğun değil, ilk işittiğim andan beri unutmuyorum. O halde şu sonucu çıkarabiliriz: İlginç bir isme sahipseniz, benim gibi hafıza özürlü insanlar tarafından da unutulmazsınız.
Kolayca hatırlanan bir isme sahip olmanın insanı hayatta avantajlı kıldığına inananlar, çocuklarına ilginç isimler koyuyorlar. Eğer internetteki kadın-anne sitesi 'https://www.superanne.com'a girerseniz bunların gerçekten çarpıcı örneklerini görürsünüz.
Çocuğuna Ayşe, Fatma ya da Ahmet, Mehmet gibi geleneksel olanlardan değil de 'modern' isimlerden vermek isteyenler sitedeki 1100 kız ve 2200 erkek isminden yararlanabiliyor.
Yazımızın başlığını da bu sitedeki isimlerden esinlenerek koydum zaten. Bürümcük bir kız ismiymiş ve "ipekten dokunmuş kumaş" anlamına geliyormuş. Sığınay ise
'alageyik ve ay gibi güzel" anlamına gelen bir erkek ismiymiş.
Bu isimlerden söz ederken hep 'mış-miş' diyorum çünkü bunca senedir Türküm ilk kez duyuyorum. Onlar gibi başka örnekler de var. Kızlar için: Açkıngül (açılmış gül),
Alsevin (Tanrı'nın 'alın sevinin' diye ihsan ettiği çocuk), Almıla (al elma), Bezek (takı), Çığıl (başa takılan altın), Diniz (sessiz), Olçum (eli işe yatkın), Müldüz (duru su)... Erkekler için: Abakay (bir Türk boyu), Abay (ustalık, hüner), Acatay (güçlü tay), Öğüş (torun), Salgır (akarsu), Moran (ırmak)...
Bir vakitler isim seçmek için insanlar Kuran'a başvururdu. Cumhuriyet kurulduktan sonra Orta Asya kökenli Türkçe referans oldu. Şimdi ise internete bakıyoruz. Ancak kaynak ne olursa olsun bir noktayı unutmamak gerekiyor: Gırgır geçilen bir isme sahip olmak hayatı insana zindan eder!
KOCANIZI MORARTIN!
Son zamanlarda birbirinden hoş futbol kitapları çıkıyor piyasaya. Bunlardan bazılarını, futbolla ilgisi, Pazar gecelerini TV karşısında maç yorumları ile geçiren kocasına diş bilemekten ibaret olan kadınların bile okuyabilir. Örneğin Hakan Dilek'in yazdığı İşte Böyle Bir Şey (İletişyim Yayınları) tam da bu türden bir kitap. Coşkun Özarı, Ogün Altıparmak, Rıdvan Dilmen, Metin Kurt gibi eskileri anlatıyor bizlere. Sıcak, sempatik bir dille... Kah hüzünlendiren, kah şaşırtan, gülümseten anılarla...
Kadınlara bir önerim var: Bu kitabı alın ve özellikle kocanızın tuttuğu takımda oynamış, efsane olmuş bir futbolcuya ilişkin bölümü okuyun. Sonra da, örneğin, "Sen Gönül Yazar'ın, Metin Oktay'ın sevgilisi olduğunu biliyor musun" diye sorun. Tabii ki bilemeyecek. Dalga geçin, morarsın!