|
|
Aklama
Meclis komisyonu oylama yaptı ve eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın "aklandı".
Meclis komisyonuna gelen belgelerde Aydın'ın müteahhitlik faaliyetleri yer alıyor. Bugün halen görevde olan Hükümet 28 Mayıs 1999 tarihinde kurulmuştur ve Aydın Bayındırlık Bakanı olarak göreve başlamıştır. Aydın'ın ortak olduğu inşaat şirketi, Ankara'da 3 büyük inşaat projesi yürütmekte fakat 6 yıldır ruhsat alamamaktadır. Ve 3 Haziran 1999 günü 2 inşaata, 8 Haziran 1999 günü de üçüncüsüne ruhsat alınır. Yani bakanlık koltuğuna oturduktan 6 gün sonra, 3 yıldır çözülemeyen ruhsat işleri halledilmiştir. Üçüncü ruhsat nedense biraz gecikmiş, bakanlık görevinin 11'inci gününe yetiştirilmiştir. (Buna ilişkin haber, dünkü Cumhuriyet'te Bülent Sarıoğlu imzasıyla yer aldı.)
Meclis komisyonu, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak Bakan'ın suçlanmasına gerek olmadığı sonucuna varmıştır. Bakan'ın yolsuzluk iddialarıyla ilgisine ilişkin bir belge olmadığı anlaşılmakta, ayrıca yolsuzluk davası sanıklarının Bakan'a ilişkin ifadelerini, baskı altında verdikleri gerekçesiyle değiştirdikleri de bilinmektedir. Rüşvet iddiaları konusunda Bakan'ın suçlanmasına ilişkin bir dayanak kalmamıştır.
Bakanlar ve 'iş'leri...
1993 yılından itibaren Türkiye, bir yanında Çiller diğer yanında Yılmaz olan çok ağır iddialarla yüz yüze kalmıştı. İki taraf birbirini kıyasıya suçladı, iddiaların endazesi kaçtıkça kaçtı. Bu ortam iki yıldan fazla sürdü, sonunda bir genel "uzlaşma" sağlandı, herkes Meclis'te birbirini akladı. Ama kamuoyunun kulağından karşılıklı suçlamaların tortusu silinemedi.
Eski Bayındırlık Bakanı Aydın'ın durumu ise, hukukun ötesinde, toplumsal ahlâk ilkelerinin ne kadar yerlerde sürünebileceğinin bir örneğidir.
Bayındırlık Bakanı müteahhitlik yaparsa, Sağlık Bakanı da özel hastane işletir, Ulaştırma Bakanı iletişim şirketine ortak olur, Milli Eğitim Bakanı ders kitabı basan yayınevi kurabilir, Milli Savunma Bakanı'nın ortak olduğu şirket silah şirketlerinin temsilciliğini alabilir, denizcilik işlerinden sorumlu bakan tanker çalıştırabilir, Kültür Bakanı film şirketine ortak olur ve resim ticareti yapar, ekonomiden sorumlu bakan borsada oynar, vs...
Ayıp kavramı yok edilirse...
Toplumu birarada ve ayakta tutan sadece hukuk düzeni değildir, bu hukuk düzeninin arkasındaki genel ahlak ve görev etiği ilkeleridir. Hukuka uygun eylemler bu etiğe uygun olmayabilir. O zaman da toplumsal denetim, toplumsal vicdan devreye girer.
Türkiye'de siyaset kurumunun saygınlığının, siyasilere güvenin neden en dibe vurduğunu açıklayan örnek olay, eski Bayındırlık Bakanı'nın durumu ve "çevresi" tarafından ayıplanmamasıdır.
"Ayıp" kavramı yok edildiği zaman toplumsal ilişkiler zora girer. Kimse kimseden "görev ahlâkı" beklemez. Siyasilerin "etiği" yoksa, siyasiler doktorlardan etik kurallara uymalarını bekleyemez. Doktorlar kendi etik kurallarını bir kenara bırakmışlarsa, tüccarın toplumsal etik içinde ticaret yapmasını isteyemezler.
Eski Bakan Aydın "aklanmıştır" ama siyaset "ahlâkı" biraz daha karalanmıştır.
|
|
|
|