'Kutsal aile' perili evde mahsur kaldı
'Onüç Hayalet', katedrale benzeyen bir evde 12 hayalet arasında sıkışıp kalan bir ailenin öyküsü. Fantastik sinemanın "cilalı ama kof" örneği
Fantastik filmler aldı başını gidiyor. Ya son derece gösterişli ve iddialı üstün-yapımlar. Ya da düşle gerçek arasında gidip gelen aşk hikâyeleri. Bakalım sinemada ayaklarımız ne zaman yeniden yere basacak! Yeni başlayan, ama eleştirisini daha önce verdiğimiz "Harry Potter" yerine, (çok kısa olarak özetleyelim: İyi bir çocuk filmi!) önceki haftadan kalan "Onüç Hayalet"e gittik. Ve de doğrusu gittiğimize pişman olduk.
HEM DE KISKANÇLAR
Bir evden çok, görkemli bir cam piramide, bir katedrale ya da muazzam bir makineye benzeyen bir evdeki 12 hayalet arasında sıkışıp kalan bir ailenin öyküsü bu... Hayaletler üstelik öyle yanınızdan geçip gitmiyor, sizi kıstırdılar mı, yapmayacakları yok!.. Korku sinemasının Ed Wood benzeri ucuzcu, çılgın, ama yaratıcı ismi William Castle'ın 1960 yılındaki bir filminin yeniden çevrimi olan yapım, iki büyük şirketin işbirliğini gerektirecek kadar pahalı sinema hilelerine dayanıyor. Görsel açıdan ve de özellikle o inanılmaz 'hayaletleri'yle özel efektler açısından, filme şapka çıkarılır!..
İNANDIRICILIK ZAYIF
Ama sonuç olarak, bir babanın ailesini bu ölüm tuzağından kurtarmak için harcadığı gözyaşartıcı çabanın hikâyesi, yeni-yetme bir seyirciye göre seyrediyor. Yani, ne kişiliklerde herhangi bir derinlik, ne hikâyede belli bir öz ya da felsefe, ne de gelişimlerde inandırıcılık var. Ve tüm bu cilalı, ama kof filmlerden sonra, Amenebar'ın hiç özel efekt filan kullanmadan insanı korkutan "Diğerleri" filmi, bir başyapıt gibi duruyor. Ki sanırım öyle zaten...
ONÜÇ HAYALET: (Thirteen Ghosts)
* Yönetmen: Steve Beck
* Senaryo: N. Marshall Stevens, Richard d'Ovidio
* Görüntü: Gale Tattersall
* Müzik: John Frizzell
* Oyuncular: Tony Shalhoub, Embeth Davitz, Matthew Lillard, Shannon Elizabeth, F. Murray Abraham Warner Bros ve Columbia ortak-yapımı
Bağımsızların İstanbul zaferi
AFM Bağımsız Sinema Festivali bitti ve İstanbul bu yükün altından başarıyla kalktı. Hareketli bir hafta geçti. AFM Bağımsız Sinema Festivali bitti, doğum yıldönümünde Onat Kutlar geniş katılımlı bir dost yemeğiyle anıldı, Nâzım Hikmet haftası panellerinde, başka bölümlerin yanı sıra Nâzım ve Sinema ilişkisi tartışıldı ve çok değerli bildiriler sunuldu. İşte haftadan kimi izlenimler...
BAYRAM YERİ GİBİ
AFM sinema grubunun öncülük ettiği 1. İstanbul Bağımsız Sinema festivali başarıyla sonuçlandı ve İstanbul'un daha birkaç festival kaldırabilecek bir kent olduğu anlaşıldı. Fitaş sinemalarının geniş holü tam bir bayram yeri gibiydi: Bir sinema, sanat ve gençler arası fikir alışverişi arenası. Bağımsız sinemanın ünlü yönetmenlerinden Hal Hartley ve Darren Aronofsky konuk edildi, ilk filmler, deneysel çabalar, farklı cinsellik serüvenleri ilgiyle izlendi. Sanırım gelecek yıl olay daha da büyür.
KISALARDA SONUÇLAR
Festivalin Kısa Filmler bölümüne katılan 75 filmden 8 tanesi bir ön jüri tarafından seçilerek seyircilere sunuldu. Ve yine seyircilerin oylarıyla en iyiler belirlendi. İlker Canıkligil'in "Simulacra"sı birinci, Sena Parlakulaş'ın "Müebbet-i Muhabbet" adlı canlandırması ikinci, 25 + Kısa Film atölyesinin "Dumpiller"i üçüncü oldu. Ödülleri lütfedip bana verdirdiler.Ve o gece tümünü seyrettiğim için söyleyebilirim: Türk kısa filmciliği çok iyi bir yerlere gidiyor ve içinde geleceğin sinemacılarını barındırıyor.
'YAŞLI NİNE' KİM?
Festivalin panellerinden birinde bir konuşmacının İstanbul Film Festivali'nden "yaşlı nine festivali" diye söz ettiği yazıldı. Bunun üzerine festivalin yöneticisi sevgili Hülya Uçansu herzamanki şekerliğiyle "işte o yaşlı nine benim" diye espri yaptı. Ama sonradan Bağımsız Festival yöneticileri asla kimsenin böyle bir laf etmediğini, bunun tümüyle uydurma olduğunu söylediler. Günahı uyduranın boynuna!..
MARLENE'İ ANMAK
Efsane oyuncu Marlene Dietrich öleli tam 10 yıl olmuş!.. Onu anmak için iki iyi fırsat var. Biri, Devlet Tiyatroları Taksim Sahnesi'nde oynanan "Marlene" adlı oyun. Zeliha Berksoy, Marlene rolünde harikalar yaratıyor ve sanatçının en ünlü şarkılarını da güzelce söylüyor. İlginç bir tiyatro-konser karışımı! Digiturk-MGM'de ise "Marlene" adlı düzeyli bir biyografik film var. Ve hiç de fena değil... Altın Ayı sahibini bulacak
Dünyanın Cannes'la birlikte en önemli iki sinema festivalinden biri sayılan Berlin Şenliği önümüzdeki günlerde başlıyor. Çarşamba gecesi Alman yönetmen Tom Tykwer'in son filmi "Cennet"le başlayacak festival, 17 Şubat akşamı Charlie Chaplin'in "Büyük Diktatör" filminin restore edilmiş kopyasının gösterimiyle son bulacak.
Bu yıl şenlik benim için özel bir anlam taşıyor. Çünkü, FIPRESCI- Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu'nun saygın jürisinde yer alacak ve jüri başkanlığı görevimi yürüteceğim. Bu elbette herzamankinden çok film görmek ve oturup uzun uzun tartışmak anlamına geliyor. Yani onur verici, ama zor bir görev...
ESKİLER VAR
Çeşitli ülkelerden 20 küsur film Altın Ayı için yarışacak. Jüri başkanlığını Hintli kadın yönetmen, "Kamasutra"nın yaratıcısı Mira Nair yapacak.
Ron Howard'ın "Akıl Oyunları", Robert Altman'ın "Gosford Park" ve Milos Forman'ın ünlü filmi "Amadeus"un 3 saatlik yeni, "yönetmenin kurgusu" kopyası Avrupa seyircisine ilk kez Berlin Film Festivali'nde sunulacak.
Berlin'de bu yıl Türk filmi yok, ancak "Pazar" bölümünde kimi filmlerimiz gösterilecek. Ve Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle açılacak Türk standında bu filmler alıcı arayacak.
|