kapat
09.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

"Thegodisnowhere"

Günlerden Cuma...

Saat: 11:37:35...

Cep telefonuma gelen bir mesajda şunlar yazıyordu:

"Dayı, hepsi pekiyi!"

Böylece yarı yıl tatilinin başladığını anladım...

Şimdi karne zamanıydı...

Anadolu Ajansı'nın geçtiği haberde ise şu notlar vardı:

"Milli Eğitim Bakanlığı`nın verilerine göre ilköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında 16 milyon 499 bin 760 öğrenci bulunuyor.

Bu okullarda 554 bin 341 öğretmen görev yapıyor. 2001-2002 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı Kurban Bayramı`nın ardından 26 Şubat Salı günü başlayacak. 2001-2002 eğitim-öğretim yılı 14 Haziran Cuma günü sona erecek."

OKUL ANILARI

Önce ekonomik kriz, ardından soğuk kış şartları, derken deprem şoku ve şimdi de karne zamanı...

Veliler her ne koşulda olursa olsun, önlerine gelen karnelere bakarken, kendi öğrencilik günlerini akıllarında tutarak, hoşgörülü olmalılar...

En azından bizler biliyoruz ki, okulda çok başarılı olmak, beraberinde hayatta da başarılı olmayı getirmiyor...

Hayatta her şey okul ve karne değil...

Ama, karnesiz ve okulsuz bir hayat da hayat değil...

Eğer öyle olsaydı, okul arkadaşlıkları ve okul anıları gibi yaşamın en değerli hazinesinden mahrum kalırdık...

Bu bakımdan biraz daha hoşgörü..

TANRI ŞİMDİ BURADA

Öte yandan...

Karnelerinde bazı derslerden beklenen başarıyı gösteremeyen, çocuklarına karşı surat asmakta ısrar eden veliler için de birkaç satır yazayım...

Dış Haberler Müdürümüz Emre Ergül, mail zincirlerinde dolaşan bir anektodu bana göndermiş...

Bakalım öğrenci velileri, bilmece gibi satırları okuyunca, kendilerine 10 üzerinden kaç puan verecekler...

Büyük şirketlerden birinde yönetici semineri veren bir uzman, Türkler'in dünyada en kötümser milletlerden biri olduğunu iddia etmiş...

Peşinden de küçük bir test yapmış...

Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden okumalarını istemiş:

"Thegodisnowhere"

Katılımcılardan hepsi bu cümleyi; "The god is no where" diye okumuş.

Yani "Tanrı hiçbir yerde değildir" şeklinde...

Uzman acı acı gülümsemiş...

"Tam beklediğim gibi" diye mırıldanmış...

Batı ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi şöyle okurlarmış: "The god is how here"

Yani, "Tanrı şimdi burada"...

Ya siz yüzü asık veliler, bunu nasıl okudunuz?

Bu bakımdan her şey okul olsaydı, bugün ne İbrahim Tatlıses, ne Bill Gates, ne de Cavit Çağlar'ın olmaması gerekirdi...

Öyle değil mi?!

Ve...

Şimdi de yine Emre Ergül'ün gönderdiği mailden, öğrenciler için esprili birkaç satır...

TOFAŞ bayilerinden ilginç müşteri anektodları..

UZUN PALIO

Güneydoğu'da ilk Paliolar çıktığında müşteriler Palio Weekend'e dilleri dönmediği için "Uzun Palio", "Hatcback Palio" ya da "Kısa Palio" isimlerini takarlar...

Bir ilan: "Sahibinden satılık Paliyo Bilkent"

Bir diğeri...

Doğulu bir müşteri, Türkçesi çok bozuktur. İçeri girer ve şöyle der:

"Müşteri bacııı, selamünaleyküm, bir araç almak isterim, selecarpı var mı?

Ferhan Hanım: Efendim ne var mı?

Müşteri: Selecarpı

Ferhan Hanım: Anlayamadım, öyle bir aracımız yok.

Müşteri: Ahannn! Selecarpı niçin yok dersin!

Müşterinin kastettiği araç Doğan SLX'tir...

Bir başkası...

Günlerden bir gün içeri iriyarı, esmer, ayaklarında tokyo üstünde kirlenmiş atlet, kot pantalonunu dizlerine kadar toplamış bir müşteri girer.

Bir eli burnunda, bir eli cebinde bayi ile arasında şöyle bir diyalog başlar:

Müşteri: Eşek var mı?

Bayi: Anlayamadım.

Müşteri: Ihhh hahh hahh yenge biz Doğan'a eşek diyoruz anladın mı, boyalı eşek. Yeni çıkan sıçan tüyü rengi olandan ve bana bi tane (füme)...

Bayi: Tamam

Parayı aldım işlemlere başladım, giderken tokalaştık yarın gelecek ve aracını alacak.

Ertesi gün gelmeden önce telefon açıyor ve aynen şöyle diyor: Yengeeee emanet hazır mı!!

Ve son bir tane daha...

Müşteri telefonla arıyor..

Müşteri: Ferhan Hanım nasılsın, beni tanıdın mı? Ben Ali Kemal, hani bana geçen sene vermiştin, çok memnun kaldım, eşe dosta tavsiye ediyorum. Şimdi arkadaşım istiyor, ona da verir misin?

Ferhan Hanım: Ne diyorsunuz anlayamadım. (Ama o anda sinirden ağlamak üzereyim"

Müşteri: Sen beni tanımadın unuttun, geçen sene bana Kartal vermiştin ya, gerekeni yap geliyoruz almaya. Arkadaşa aynı şartla vereceksin ablacım benimmmm...

İşte böyle...

Yaşam rengarenk...

Aradığınız her ton, onda var...

Aramasanız da o sizi buluyor...

Neslihan'ın notlarına gelince, o en başından beri biliyor ki, benim için önemli olan onun notları değil...

Kendini iyi hissetmesi, sağlıklı gelişmesi...

Gerisi laf-ı güzaf...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır