kapat
09.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Kahve ve Kangal

Sahip çıkmanın sonu yok. Yunanistan'a gittiğinizde ve bir Türk Kahvesi istediğinizde genellikle ya kızgın ya da alaycı bir tavırla karşılaşırsınız. Özellikle Yunanlıların bu duruma kızdıklarını bilmeyen Türk olmayan turistler ise fırçayı yerler.

İstedikleri şeyin adının Türk değil Yunan Kahvesi olduğunu söylerler.

Ne kadar kahve Yemen'den ya da başka bir yerden geliyor olsa da adı Türk kahvesi olmuş bir kere. Kahve içmenin keyfini dünyaya tanıtan Türkler olduğundan Yunanlı dostlarımızın yapabileceği pek bir şey yok.

Öğretmeni Yunanlı olan PKK sempatizanları aynı yoldan ilerliyorlar.

KILAVUZU KARGA OLAN

Zorla güzellik olmaz. Zorlamayla pek bir yere de varılamıyor. Ama bunu kafasına ayrımcılığı takmış olan PKK sempatizanlarına anlatmak pek kolay değil. Her gün yeni bir mizansenle ortaya çıkıyorlar. PKK son olarak Anadolu'nun göbeğindeki Sivas'la özdeşleşmiş Kangal köpeklerini "Kürtlerin milli köpeği" diye sahiplenmeye kalktı.

Yeri gelmişken bir de PKK sempatizanlarının malzeme yaptığı dil konusunda da birkaç şey söyleyeyim:

1980'li yılların sonunda bir ara sık sık Yemen'e gidip gelmiştim. O tarihlerde Yemen'deki Türk Büyükelçiliği çok yeni açılmıştı. Türkiye'nin büyük gruplarından az sayıda temsilci Yemen'le yeni yeni ilgilenmeye başlamıştı. Sevgili Fikret Otyam'ın Yemen'deki arayışlarından uzun yıllar sonra biraz fazla sayıda Türk yeniden Yemen'de görünmeye başlamıştı.

OSMANLI'NIN TUĞRASI

Bu Türklerle karşılaşan Yemen otoritelerinin genelde bir serzenişi ve talebi oluyordu: "Şu Osmanlı'ının bıraktığı han, hamam, köprü ve benzeri yapılar üzerindeki yazıları okuyamıyoruz. Bize bu konuda yardımcı olacak uzmanlar lazım. Lütfen yardımcı olun!"

Kısa bir anı anlatayım:

"Türkiye Büyükelçiliği'nde bir Yemenli'ye telefonla ulaşmaya çalışıyorum. Derdimi İngilizce anlatmaya çalışıyorum. Maalesef telefonun karşı ucundaki şahıs İngilizce bilmiyor. Elçiliğin Türkmen kökenli sekreteri bana Yalçın bey öyle kendinizi zorlamayın! Adımın adını söyledikten sonra sadece "Mevcut" deyin yeter! O anda sorun çözüldü. Bir başka konuşmada "Namevcut" diyerek aradığım kişinin orada olup olmadığını öğrenmek istedim. Maalesef olmadı. Çünkü Arapça'da "Namevcut" yerine "Mişmevcut" kullanılıyor. Çünkü kelimeyi olumsuz yapan "Na" Farsça. Bir başka olayda da bir adama "Belediye"yi anlatamamıştım. Ta ki belediyenin önünden geçerken gösterip "Belediye" dediğinde çok gülmüştüm. Belediye desem adam beni anlayacak ama nereden bileyim?"

Bir dil o kadar kısa sürede oluşmuyor. Hele konu Osmanlıca ise çok daha karmaşık bir dilden söz ediyoruz. Osmanlı yıllarca Türkçeyi, Farsçayı ve Arapçayı yoğurmuş ve dili zenginleştirmiş. Ulusal dilimiz olarak benimsediğimiz ve bu zengin geçmiş üzerine oturttuğumuz Türkçe bile hala gelişme serüvenini sürdürüyor. Hal böyleyken bir Farsça lehçesinden yola çıkarak nereye varabilirsiniz? PKK Sempatizanlarına bu konuyu Yemenlilere sormasını öneririm.

Ne kadar "Kahveye Yunan, kangala milli Kürt köpeği" deseniz de "Kahve yine Türk, köpek yine Kangal!"



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır