Başlıkta bilerek "belediyeleriniz" dedim, ben Türkiye'de hiçbir belediyeyi kendime ait, kendi belediyem gibi hissetmedim, hissetmiyorum da.
Nedeni basit:
Belediyeler haddinden fazla siyasi! Kadrocu!..
Aynı takımın adamları için hazır tutulan kurumlar...
Hizmet için değil...
Siyaseten veya maddeten avanta odakları için çalışan devasa kurumlar...
Belediye yapısını, fikrini ve kurumunu... Olanak, güç veya "akar" belirliyor.
O halde nasıl "belediyem" deriz?
Duyunca benim saçlarım diken diken oldu:
Sadece Ankara Belediyesi, Hazine'ye yüzlerce katrilyon borç takmış...
Neredeyse birkaç Türkiye bütçesi yüklemiş, daha doğrusu...
Melih beyfendi hazretleri, dış kredi alıyor, kullanıyor, Hazine kefil olmuş veya olmamış...
Ödeme zamanı geldiğinde para yok diye yan çiziyor.
Hazine de, Türkiye lekelenmesin diye parayı tıpış tıpış ödüyor.
Ama bu yükü, kimbilir kaç kuşak yıllarca ödeyecek.
Niye?
Melih Gökçek başkanlık sefası sürsün diye...
Siyaseten daha da güçlensin, yeniden seçilebilsin diye...
Bana ne güçlenmesin!
Kendini deha sanabilir Melih Gökçek, ülkeye daha çok hizmet vermesi gerektiğine de inanabilir ama "benim paramla olmaz" bu işler...
Sen, vatandaşa indirimli kömür, yakacak yardımı, iane iaşe desteği, bakliyat torbaları, indirimli pasolar ve daha akla hayale gelmez nice para harcayacaksın, fiilen geleceğe siyasi yatırım yapacaksın...
Vatandaşa "yaşasın be, şu Melih Gökçek de ne baba adammış" dedirteceksin...
Bütün bunları benim paramla yapacaksın, yani milletin parasıyla...
Dünyada var mı böyle bir beleş?
Üstelik adalet ve hakkaniyete de aykırı...
Belediyeden destek gördüğü için kahvede gezen, yan gelip yatan 6 çocuklu adama ben niye yardım etmiş oluyorum, Melih Gökçek öyle uygun gördü diye...
Kendi kardeşime, dostuma, arkadaşıma yardım ederim!
Sonuç olarak benim gözümde hadise şu:
Bu belediye sistemi temelli çöktü.
"Hizmet sistemi" olmaktan çıktı, "siyasi avanta" sistemi haline geldi.
Bir de hazret-i hükümet, belediyelere gelir olsun diye vergi üstüne vergi koyuyor.
Halbuki...
Yapılması gereken şudur:
Gerçek bir belediye reformu...
Yasal reform!..
Ama şimdi çıkartılmaya çalışılan, ağır vergiden başka da hiç bir yenilik getirmeyen yerel yönetimler kanunu gibi değişiklikler değil...
Gerçek yasal reform ve personel reformu!..
Cebine beş kuruş para koymadan sadece şehir ve şehirli için çalışacak becerikli, zeki, birikimli kadrolar.
Özellikle gayrisiyasi kadrolar!
Hayatta siyasi olmayan şey yoktur diye zıpçıktılık yapmayalım.
Mesela, İbrahim Betil'in "eğitim gönüllülüğü" tarzında bir zihniyet ve çalışmayı kastediyorum.
Emme basma tulumba gibi avanta dağıtıp avanta toplama sistemini değil.