Deliller bir tek poşette karıştı
Uyuşturucu satıcısına pusu kurarken hayatından olan Bora Barış Güler'in davası sürüyor. İhtisas daireleri arasında gidip gelen dosyalar, sonuçlanmayı bekliyor
Tarih: 2 Aralık 1997. Saat: 23.00 sıraları. Yer: Şirinevler Mehmet Akif Caddesi 3. Sokak. Polis Akademisi'nden mezun olur olmaz İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü'nde göreve başlayan ve 3 yıl içinde, gençleri hedef seçmiş onlarca sokak satıcısını yakalayan Komiser Yardımcısı Bora Barış Güler'in öldürüldüğü yer ve zaman bu... Komiserin amacı sokak satıcısı Nazmi Deliktaş'ı yakalamaktı. Ancak Nazmi Deliktaş silahlı çete üyesi olmak, cinayet ve polis dövmek gibi suçlarıyla basit bir satıcı olmaktan öteye uzanıyordu. Genç komiser yardımcısı belki de bu yüzden hırslı ve kararlıydı.
O gece, Muhbir Ünal ve Nazmi Deliktaş buluştu, alışverişi gerçekleştirdi. Suçüstü yapmak için pusuya yatan Bora Barış Güler ve meslektaşı Halil Cincik, bekledikleri işareti alınca harekete geçti. Nazmi Deliktaş yakalandı ilk önce. Ama silahını çok iyi gizlemişti ne yazık ki. Belki de, tüm dikkatini suç unsuru uyuşturucu bulmaya yönelttiği için farkedememişti Bora Barış Güler, Azrail'ini.
Operasyonun bittiğini müjdelemek için telefonuna sarıldığı bir anda, Nazmi Deliktaş, o silahla havaya ateş ederek kaçmaya başlamıştı bile. Bora Barış Güler ve Halil Cincik de silahlarını çekip karşılık vermeye başlayınca, ortalık savaş alanına döndü. İşte o anda, Nazmi Deliktaş'ın silahından çıkan kurşunlardan biri Bora Barış Güler'in karnına saplandı.
'SUÇSUZ DEĞİLİM, AJANIM'
Arkadaşı Halil sürdürdü çatışmayı ama, kurşunu bitince çaresiz kaldı. Nazmi Deliktaş, soğukkanlılıkla onun silahını alıp kayıplara karıştı. Olayın üzerinden 18 gün geçmişti, Bulgaristan sınırından kaçmaya çalışırken yakalandı Nazmi Deliktaş. Ardından, Nazmi Deliktaş hakkında "Bir suçu gizlemek, delil ve emarelerini ortadan kaldırmak için görevli memuru öldürmek" suçundan, idam istemiyle dava açılmasıyla 4 yıllık yargı süreci başladı. Bakırköy 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmalarda, hep aynı savunmayı tekrarladı Nazmi Deliktaş: "Suçsuzum. Ben de ajanım. Bora Barış Güler'i başka bir polis vurdu. Ama beni kurban seçtiler."
Bu sırada, ilginç olaylar da yaşanıyordu. En önemlisi, Nazmi Deliktaş, tutuklu olduğu Metris Cezaevi'nde, Ayvaz Korkmaz'ın adamı tarafından başından vuruldu. Günlerce komada kaldıktan sonra iyileşebildi. Olay sırasında Nazmi Deliktaş'ı korumaya çalışan Gardiyan Veli de mafya tarafından bacaklarından vurularak cezalandırıldı.
Ayvaz Korkmaz, yakalandığı zaman bu saldırının nedenini şöyle açıklayacaktı: "Dönemin İstanbul Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş'un şoförü Mehmet Yavuz, bana 'Metris Cezaevi'nden bir istekte bulunabiliriz' dedi. Nazmi Deliktaş'ı, Metris'te en geç 10 gün içinde öldürtmem gerektiğini, bunu Ferruh Bey'in istediğini söyledi. Ben de vurdurttum."
Ancak; gözaltında tutulduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasında intihar eden uyuşturucu kaçakcısı Hüseyin Uzun, aynı olayın gerekçesini farklı anlatacaktı: "Ayvaz'ın niyeti Narkotik Komiseri Bora Barış Güler'i vuran Nazmi Deliktaş'ı öldürmekti. Polise şirin görünmek için... Askerle silah sokmuş içeriye. Nazmi'yi vurmuşlar ama öldürememişler."'
Tartışmalar sürerken, günler günleri kovalıyordu. Mahkeme, olayı aydınlatabilmek için tanıkların ifadelerini alıyor, raporları topluyordu. En önemlisi, Bora Barış Güler'in vücudundan çıkan kurşunun, hangi silahtan atıldığı sorusunun cevabıydı. Polis Kriminal Laboratuvarı'nın verdiği, 5 Aralık 1997 tarihli ilk rapora göre; bu kurşun Nazmi Deliktaş'ın 245 NV 52835 seri numaralı, yarı otomatik, 9 mm çapındaki Browning marka silahından çıkmıştı.
Bakırköy 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, usul gereği, Adli Tıp Kurumu'nun İhtisas Daireleri'nden de rapor istedi. Bu amaçla olay yerinde bulunan kurşunlarla, Bora Barış Güler'in vücudundan çıkan kurşun ve gömleğinin delik parçası Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'ne gönderildi. Fakat, Güler'in vücudundan çıkartılan kurşun diğer kurşunlarla aynı poşete konuldu.
HER HEYETE AYRI RAPOR
Ve bu nedenle, rapor kargaşası başladı. Fizik İhtisas Dairesi, 7 Nisan 2000 tarihli raporunda; 30 adet boş kovandan 10 adedinin Nazmi Deliktaş'ın silahından çıktığını bildirdi: "Mermi çekirdeklerinden hangisinin maktülden çıkartıldığı belirtilmediğinden boş kovanlardan 10 adedinin, mermi çekirdeklerinden de 4'ünün Nazmi Deliktaş'a ait silahtan çıktığı belirlenmiştir." Mahkeme, bu kez Fizik İhtisas Dairesi'nden bir başka rapor isteyerek "Bora Barış Güler'in vücudundan çıkan merminin hangi silahla atıldığını" sordu. Daire, 2 Şubat 2001 tarihli raporunda Deliktaş'ın tabancasından atıldığını saptadı.
Bu rapor; belki de tüm şüpheleri gideriyordu. Fakat, mahkeme başkanı ve üyeleri, birer birer değişince; yeni heyet Fizik İhtisas Dairesi'nin Grafoloji Bölümü'nden bir rapor daha istedi. Şimdi; mahkeme Morg İhtisas Dairesi'nden gelecek raporu bekliyor. Şikayetçi taraf, rapor trafiğinin davayı gereksiz yere uzattığı görüşünde. Belki de, mermi çekirdeklerinin 2 ayrı poşet yerine tek poşete koyulmasının, raporlarda belirtildiği gibi delillerin teknik sırayla toplanmamasının sonucu bütün bunlar. Sil baştan askerlik bir anlamda... İşte, yok yere 4 yıldır sonuçlanamayan bir dava, dindirilemeyen bir acı tablo...
YÜZÜNÜ BİR DAHA GÖREMEDİ
Eşi Zehra Güler'in 'Yüzünü göremez oldum' diye sitem etmesine rağmen mesleğini gece gündüz sürdüren Bora Barış Güler, o gece 'Ünal' isimli muhbirinin verdiği bilgilerle iz sürüyordu. Peşinde olduğu sokak satıcısı gizlediği silahı genç komsere doğrultunca film koptu. Olay yerine takviye ekipler gelmişti. Ama çok geçti. Bora Barış Güler kaldırıldığı hastanede, kan kaybından yaşamını yitirdi. Ardında gözü yaşlı bir eş bırakarak. Adı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasındaki konferans salonuna verilirken, meslektaşları katilini bulmak için yemin ediyordu.
|