Unutmak kolay demiştin?
Moda'nın sensiz boynu büyük, benim gibi..
Kanlıca gururlu, seninle... Cuma sabahı (1 Şubat), ölüm yıldönümünde Barış Manço'nun mezarının üzerine bir buket çiçekle birlikte Esra isimli genç bir hayranı tarafından bırakılan şiir böyle başlıyordu. Sabah 11.00 de onu anmak üzere toplanan gruba katılmak için gittiğimde ağlamamaya kesin kararlıydım.. Kanlıca Mezarlığı'nın en güzel köşesinde, muhteşem bir deniz manzarasına bakan mezarın etrafı biraz boşaldıktan sonra orada durmuş: "Barış, keşke seni bu kadar erken kaybetmeseydik, ama eğer ruhun burada bulunuyorsa, bu manzara karşısında kimbilir ne güzel şiirler, şarkılar yazıyorsundur" diye düşünürken gözüm o kağıda ilişti.. Okumaya başlamamla birlikte gözyaşları da yanaklarımdan akmaya başladı.
Onu sizlerden daha iyi tanıdığım, uzun yıllar çok özel, çok değerli bir arkadaş olarak da sevdiğim, koruduğum için ben daha fazla duygulanabiliyorum.. Barış, dik bir yokuşun tepesinde olduğu için zor çıkılan Kanlıca'daki evini de manzarasına hayran olduğu için almış, özenle döşemiş, tablolarını, antikalarını yerleştirmiş ama ne yazık ki orada fazla yaşayamamıştı.
Kanlıca'daki eve o hayattayken sadece bir kez gidebilmiştik, o zaman da aynı sözleri söylediğimi hatırlıyorum; "Bu manzara karşısında kimbilir ne şarkılar yazarsın.." Oysa yeni şarkılar yerine ancak eskilerin en güzellerini biraraya toplayacak kadar zamanı olmuştu..
Cuma günü orada bunları düşünürken akın akın gelen genç hayranlarına baktım. "Adam Olacak Çocuk" programları döneminde çocuk olan gençler.. Bu nasıl sevgi, bu ne bağlılıktır? Çiçekler getiriyorlar, fotoğraf çektiriyorlar, resmine dakikalarca bakarak özlem gideriyorlar.
Demek ki Barış Manço'nun emekleri boşa gitmedi. O, sadece kendi kuşağına değil, çocuklara, yaşlılara herkese ayrı ayrı önem verdi, emek harcadı.. Şimdi üç kuşaktan hayranları var. Gençler, onun tüm şarkılarını, felsefesini ezbere biliyorlar ve bunu kendi çocuklarına da öğreteceklerine hiç şüphe yok.
SABAH'IN GECESİ
Söylemeden geçemeyeceğim, Perşembe akşamı Etiler'de 'Polo 13'te "Sabah Sarı Sayfalar"ın 5. yıldönümünü kutladık. Vatan Şaşmaz'ın sunduğu gecede Hayko'da vardı. Nefis Türkçe, Yunanca şarkılarını söylerken bir ara durdu ve "Yarın Barış Manço'nun ölüm yıldönümü.. Şimdi birkaç şarkısını beraber söyleyeceğiz" dedi..
Bu şarkıları çok az kişi bu kadar güzel, bu kadar severek ve hissederek, coşkuyla söyleyebilir. Hayko'yu hayatımda ikinci kez sahnede izledim ve gerçekten çok beğendim. Gösterdiği saygı ve duyarlılıktan etkilendim.. Siz de dinlemek isterseniz 'Maslak Polo 13'te çıkıyormuş, gidin ve sevdiğiniz parçaları ondan isteyin, bana hak vereceksiniz.
Ve 'stand-up' yapan Ata Demirer.. Onu da ilk kez o gece izledik. Esprileri, taklitleri müthiş. Hele Bülent Ersoy ve Müslüm Gürses taklidi.. Stand-up'ta (veya sahne güldürüsü deyin, nasıl isterseniz) yeni sanatçıların yetişmesi memnunluk verici..
HARRY POTTER
Cuma günü hareketli bir gündü. Akşam da Harry Potter Felsefe Taşı filminin "Sabah Medi Grup" tarafından hazırlanan gala gösterimindeydim. Daha dünya sinemalarında gösterime girmeden fırtınası gelen Harry Potter'ı çoluk çocuk, kalabalık bir grup merakla izledik doğrusu... Değişik, hoş bir film. Masal havasında olmasına rağmen büyükler için de ilgi çekici ve hareketli. Böyle olması iyi çünkü asıl hedef kitlesi 7-14 yaş arası çoçukla olduğuna göre anne babalar da sıkılmayacak.
FİLMİN SONU!
Vanilla Sky' filminin sonunda adam gökdelenden atlıyor' dediğim için okurlarımdan sinirlenenler oldu. Çok sayıda.. O günden sonra bir öğrenci daha atladı bir binadan..
Şimdi.. Böyle bir dönemde, gençliğin 'intihar' sorunlarıyla, üstelik 'yüksek yerlerden atlayarak intihar' sorunlarıyla uğraşıldığı, okullara özel psikolog ekipleri gönderildiği bir sırada kusura bakmayın ama ben bunu yazarım. Size hoş görünmek için susamam. Aa belki 'filmin sonunda' diyeceğime 'filmin bir yerinde' diyebilirdim.. O da yalan olurdu.
Ayrıca arkadaşlar, gören herkes aynı noktada birleşiyor, bugüne kadar duydunuz (ya da gördünüz) ki Vanilla Sky'ın son yarım saatinin de, finalinin de filmin bütünlüğüyle hiçbir ilgisi yok. Konuyu öyle arap saçına çevirmişler ki zaten final için başka şansları kalmamış. Yani adamı atmasalar film bitmeyecek (Hem ben 'adam' demiştim, hangi adam? Filmde yüzlerce adam var..)
Fazıl Say konseri!
İyi ki onlar var! İyi ki bu ülkenin gönüllüleri, tarihe kültüre, sanata gönül vermiş insanları var. Olmasalar halimiz nice olurdu bilmem.. Geyre Vakfı, Yunan ve Roma dönemine ait arkolojik alanların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen "Afrodisias Antik Kenti"nde çıkarılan tarihi eserlerin korunması için çalışmalarına aralıksız sürdürüyor.
Afrodisias o kadar değerli, kuşaklar boyu öyle gurur duyacağımız bir tarihi kent ki.. M.Ö. 6000-3500 yılları arasında ilk yerleşimin gerçekleştiği kent, sonraları bir kültür, sanat ve din merkezi olmuş.
Buradan çıkarılan tarihi eserlerin sergilenmesi için 1979'da açılan Eski Müze'nin yetmediğini ve eserlerin korunmayacağını gören Geyre Vakfı sorunu çözmek üzere "Yeni Afrodisias Müze Projesi"ni başlattı biliyorsunuz.. Dev bir müzenin, devlet yardımı olmadan yapılabilmesi çok zor olduğu için de salonlarını satışa çıkardı.. Salonlara, satın alanların adı veriliyor, böylece isimleri tarihe mal oluyor. (Benim adım da bir salona yakışmaz mıydı ahh..) Zenginlerimize bir kez daha duyurmuş olayım; sizin adınız da yakışır!
4 Şubat Pazartesi (yarın) gecesi, saat 20.00'de AKM'de, Geyre Vakfı 'Müze Projesi'nin devamına destek ve gelir sağlamak üzere Fazıl Say bir konser verecek.
Dünyaca ünlü piyanistimizin konseri için çok az sayıda bilet kalmış. Hem bu güzel konseri kaçırmamak, hem de çok önemli bir gönüllü girişimi desteklemek istiyorsanız acele edin.. İrtibat için tel: 0216 531 01 41
|