Tembel.. Şımarık.. Sarışın!
Mevzuya kısa bir giriş yapayım.. Uzatmanın manası yok... Asıl söyleyeceklerim başka çünkü...
Gülay Göktürk 'düşünce özgürlüğünü savunuyorum' zırhının arkasına saklanıp "dokunmayın sübyancıma" konulu bir yazı yazdı... Ardından medya dünyasında Göktürk'e destek adı altında savunmaya geçen 'küçük çocuk fantezisi yaşayanları' bir bir öğrendik... Ben bu konuda diyeceğimi hiçbir filtrazisasyona ihtiyaç hissetmeden o günlerde dedim... İşin içinde 'çocuk' olduğundan, şimdi geriye dönüp yazdıklarımı okuduğumda az bile küfretmişim diyorum.. Ağzıma bir kez daha sağlık!
Birkaç gün önce Göktürk'ü hararetle savunan, okul formalı, diz altı çoraplı küçük kız fotoğrafını adeta 'olayı yaşayarak' yorumlayan Hıncal Uluç hakkımda bir yazı yazdı...
Benden 'şımarık sarışın' olarak söz ettiği yazısından sonra bana da kendimi savunmak düştü...
Tanrıya çok şükür ki hiç kimsenin, "Yok aslında, o öyle demek istemedi, kendisi çok başarılı bir arkadaştır" demesine ihtiyacım yok...
Şıracı bozacı işbirliğine de!
"Benim yaşım kadar meslek kıdemi olan bir büyüğüme ben nasıl hakaret edebilirmişim... Gülay Göktürk benim gibi gökten zembille inmemiş..."
İlk molayı burada bir verelim bakalım...
Hiç kimseye, hele ki sübyancılığı savunan birine, ne kendi gazetemde yazıyor diye, ne benden önce dünyaya gelmiş, ne de mevki, kariyer sahibi diye yalakalık yapmak, yazdığı tüyler ürperten satırları görmezden gelmek, saygı göstermek zorunda değilim...
"Çocuk pornografisi çekenler filmlerde sanal kahramanlar oynatsalardı böylece o çocuklar ileride belki de istemeyeceği, kendi ahlakına uygun bulmayabileceği bir rolde oynamamış olurdu" cümlesini kaleme alacak kadar, o "belki de" sözcüğünü araya sıkıştıracak kadar 'gevşek bir ruha', dedim ya az bile hakaret ettim!
Gökten zembille inme meselesine gelince... Tam onüç yıl önce, Fotospor'da başladım gazeteciliğe. Önce foto muhabirliği, sonra Yeni Asır'da politika, ekonomi ve en son Büyükşehir muhabirliği... Üç yıldır da köşe yazarlığı...
Zembil yukarıda epey bir oyalandı anlayacağınız!
"Belli ki Hamdi Türkmen beni fazla şımartmış Yeni Asır'da... Sabah yöneticileri de Ayşe Arman'a rakip olsun diye alıp pazar gazetesine getirmişler..."
Soru: Gerçekten şımarık bir sarışın mıyım?
Cevap: Çooook!
Ama Hamdi Türkmen beni şımartmaz hiç. Hatta şımarmayayım diye bu gazetede hala en az parayı bana verir, her yazımı acımasızca eleştirir, yazı işleri haftalık toplantısında ağzımı her açışımda beni konuştuğuma bin pişman eder. Birbirimizi yeriz kısacası!
Sabah yöneticileri beni Ayşe Arman'a rakip olayım diye mi çağırdılar acaba gerçekten? Eğer öyleyse buradan söyleyeyim, ben Arman gibi, ne o kadar çalışkan, ne benim gibi zırdeliyi bile kıskandıracak kadar cesur, ne de saldırılar karşısında sakin davranacak kadar soğukkanlıyım... Çok da severim kendisini. Selam ederim İzmir'den yeri gelmişken!
"Yetenekli ama tembelmişim. Başka gazeteleri okumuyormuşum. Pervasız ve küstahmışım"
Soru: Hakikaten tembel miyim?
Cevap: Ona da koca bir çooook!
Ege kızıyım ben.. İzmirli rehaveti ve sürekli bir uyku mahmurluğu durumu var üzerimde...
Soru: Bütün gazeteleri okumuyor muyum?
Cevap: Evet okuyorum ama bütün yazarları değil! İtiraf!
Soru: Küstah mıyım?
Cevap: Hayır! Bu çok net!
"Saldırarak hakaret ederek fikir yazısı yazıyormuşum..."
Vallahi açıkçası canım nasıl isterse öyle yazıyorum.
Yurtdışından internet aracılığıyla yazılarımı okuyan bir okur-dostum bir gazeteci olarak aldığım en güzel iltifatta şunları yazmıştı: "Seni okurken bir yakınımdan mektup almış gibi hissediyorum. Sanki o yazıları bana özel yazıyormuşsun gibi."
Soru: Özgüveni ne kadar sağlam peki sarışının?
Cevap: Öyle üç beş satır yazıyla sarsılmayacak kadar çooook!
Telefon açıp bana ana avrat küfreden okurlarıma aynı şekilde karşılık verdiğimi yazmışım bir gün. Ona da çok kızmış Uluç!
Soru: Neden? 'Müşteri velinimet' deyip, karşımdaki küfür eden okura, O anama saydırdıkça, "Ama efendim, bir dakika beni dinleyiniz, izah buyurayım" mı diyeceğim...
Cevap: Diyemiyorum... İyi ki!
Son soru...
Bütün bunları kendime dert edip tarzımı gözden mi geçireceğim?
Cevap: Asla!
Muhteşem bir İzmir güneşi var dışarıda...
Sıkıldım ben...
Gidiyorum!
|