kapat
22.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
İNANÇ DÜNYASI
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Ferrari de neymiş? Ben ondan ünlüyüm

Cem Yılmaz, 'patron' olmak istemiyor: Bazı abilerim 'Kur bir şirket, ofisin olsun' diyor. Ama o zaman serseriliğim gider
Okan Bayülgen'e de sataşmadan geçemiyor: Ben Okan gibi yaramaz çocuk değilim. Bordrolu yaramaz çocuk mu olur!

Üç hafta kadar önceydi. Maslak Venue'de MFÖ konserine gitmiştik. Mazhar'ı dinlerken mest olmuş haldeki Cem Yılmaz'ı yakalayıp "Mutlaka röportaj yapmalıyız" dedim. "Tamam" dedi. O gün bugündür peşindeyim. Hayatı yaşadığımız saatler çakışmadığı için bir türlü buluşamadık. Günlerden bir gün oyun sonrasına sözleştik ve ilk sorum durumu anlatıyordu.

* Güneşi görmeden yaşamak nasıl bir duygu?

Aslında askerde sabah erken kalkmaya alışmıştım. Ama onun öncesinde 10 sene boyunca gece yaşadım. Çünkü biz gece çalışmaya alışığız. Gece muhabbet ederiz, gece çizeriz. Bir-iki sene hiç gündüz görmediğimi biliyorum. Bu ben gecelerin adamıyım şeklinde algılanıyor ya, aslında öyle bir şey yok. İşten güçten dolayı gündüz özellikle uyuyorum. Gündüz hiçbir olaya bulaşmayayım ve bu da benim sahne performansımı etkilemesin diye... Sahneden 2 saat önce uyanınca kafam daha dinç oluyor.

* Senin gibi yaşayan arkadaşların var mı?

Benim gibi yaşayan arkadaşlarım var. Ya da yalnız geçiyor. Hemen oyundan sonra BKM'nin (Beşiktaş Kültür Merkezi) altındaki Tiyatro Cafe'ye iniyoruz. Bir saat iki saat çay, kahve, yemek. Sonra ya eve gidiyoruz ya da Ankara'dan arkadaşlarımız geliyor. Mazhar'dan bahsediyorum, has arkadaşım. MFÖ konserine gidiyoruz. Konser yoksa evde ya da otelde muhabbet ediyoruz.

İYİ BİR İNSAN DEĞİLİM
* Hiçbir insan karşında rahat değil, zeki ve komik birinin karşısında komik duruma düşmekten korkuyorlar. Bu insanlarla olan ilişkilerinde problem yaratıyor mu?

Tabii ki yaratıyor. Bu problem şu sıralar doruk noktasında. Ben de bunu kırmak için bir çaba sarfetmiyorum. Benim hayatta iki dönemim var. Birincisi biriktirme dönemi. Bu dönemde insanları idare ediyorum. Onları onlardan farklı olmadığım yolunda ikna ediyorum. "Bana güvenin bile" diyorum. Ama şu sıralar öyle değil. Şu sıralar tamamen eteğimdeki taşı dökme evresindeyim. Bugünlerde insanlarla ilişki kurmak beni çok da fazla ilgilendirmiyor. Sahnede yaptığım diyalog gibi görünse de aslında tek taraflı bir iş. Ben anlatıyorum onlar gülüyor. Karşı tarafın fiziken fikir beyan etmesine çok açık değilim. Firmamız fikirlere açık değil.

* Ama herkesin seninle ilgili bir fikri var...

Genelde iyi biri olarak biliyorlar beni. Ama kötü olarak tahmin edenlere de "Ben iyi bir insanım" demiyorum. Çünkü iyi bir insan değilim.

* Zamanla senin her ağzına geleni söyleme özgürlüğün oluştu. Sen bugün televizyonda 'çişim geldi' ya da benzeri bir şey desen Tarkan'ın başına gelenler senin başınıza gelmez. Neden?

O zamanlar bu işin muhatapları da çok saçma sapan bir şekilde olayı büyütmüşlerdi. Herkesin çişi var. O, o dönemin salaklığıydı. Ben de sahnede çok sert şeyler söylüyorum, karşımda yakın arkadaşlarım varmış gibi keskin şeyler anlatıyorum. Ama bu benim hoşuma gidiyor. Bu benim seyircim. Ve bu seyirciyi de yarattığımı düşünüyorum.

* Öyle bir hale geldi ki Türkiye'de herkes seninle iş yapmak istiyor. Zor oluyor mu insanları geri çevirmek? Sezen Aksu'ya bile hayır dediğin konuşuluyor.

Her şey gazetede yazıldığı gibi değil. Sezen Aksu'nun Efendy'de yapacağı şovla ilgili bizim profesyonel bir görüşmemiz olmadı. Yalnızca bir abla kardeş gibi konuştuk. Bana "Tek başına gösteri mi yapıyorsun, beraber yapalım" dedi. Ben de "Ablacığım ben tek yapacağım" dedim. Olay bundan ibaret. Parada ya da esprilerde anlaşamadığımızdan değil. Hem insanların büyük bir bölümü benim yazıp çizip oynadığımı biliyorlar. Bu sebeple bana teklif getirmezler. Gelirse de hayır derim. Çünkü başkasının planladığı işin içine girmem.

* Çok para kazandın... Ama hiçbir zaman "patron" olmak gibi bir hırsın olmadı.

Evet çok güzel değil mi?

* Patron olduysan bile biz duymadık.

Hayır hiç olmadı. Bazı abilerim bana çok kızıyor. "Kur bir şirket, ofisin olsun git gel" diyorlar. Ama o zaman benim serseriliğim gider. Benim yaptığım işin duygusu bu olamaz.

* Diğer taraftan da BKM grubuyla bir arada çalışmak sizi bir klan pozisyonuna soktu. Bu iş yaptığınız insanlar gerçek hayatta da dostun mu?

Bu insanlar sevdiğim arkadaşlar. Ama bizim öyle bir prestij müzik durumumuz yok. BKM'nin kurumsal kimliğiyle benim bireysel ortaklığım var. enim işimle ilgili bütün sorumluluk bendedir.

Serdar Ortaç... Pardon Turgut
* Serdar Turgut, Tempo dergisinde "Stand-up üzerine" diye bir yazı yazmış. Ülkemizde herkesin stand-up'lara gülmeye hazırlıklı gittiğini söylüyor. Bu bir lüks mü?

Serdar Ortaç'ın pardon Turgut'un o yazısını okudum. Böyle bir lüksüm yok. Çünkü herkes gülmeye hazır gelmiyor. Ve Serdar Turgut'un beni izleyip bunu tahlil ettiğini de hiç zannetmiyorum. Bir kere ben oyunumun başında bu gülmeye hazır olma durumuyla dalga geçiyorum. Ben seyirciyi gülmeye hazırladığıma inanıyorum. O da benim hünerim. Hem bu ülkede bir köşe yazarının yazı yazacağı kadar stand-up materyali yok ki. Bir tek ben varım. Sonra, Serdar Turgut stand-up'la ilgi bir şey yazamaz. Ben köşe yazısı ile ilgili konuşuyor muyum? Ama ben okuyorum onu. Zaten ben okumazsam Serdar Turgut'u kim okuyacak? Ama onun da beni izlemesi lazım.

* Serdar Turgut, "Her anlattığına seyirci gülerse bu sanatçı için kötülüktür" diyor...

Bak orası doğru. Her anlattığıma gülen bir liseli topluluk beni hiç cezbetmez. Hatta bu yüzden toplu bilet satışlarını engellerim. Zannetmesin Cem kardeşi bunu yapıyor.

* Sen sahnede "Ben felç oldum" diyorsun insanlar gülüyor. Bu nasıl bir durum peki?

O bir hile ama. Ben onların güleceği şekilde söylüyorum. Sonra benim felç oluşuma gülmeleriyle dalga geçiyorum.

* "Doğunun herhangi bir toprak damında" doğmuş olsaydın hayat daha mı zor olurdu? Yılmaz Erdoğan'ı fazlasıyla sahiplenen ve "Neden Tarkan'ın doğumgününe gittin" diye sorgulayan fanatik grup seni de mi sıkıştırırdı?

Bunlar seviyesi çok düşük problemler. Niye Tarkan'ın doğumgününe gittiğinin Yılmaz'a sorulması Yılmaz için bir kayıptır her zaman. Onu üzer. Zamanında bana da böyle sorular soruldu. Artık sorulmamasının nedeni benim. Çünkü ben her gün elimden geldiği kadar bu bağlantısızlığı seyirciye küçük küçük şırınga ediyorum. Onlara "Buraya gülmeye geldik, ben hikaye anlatacağım. Siz beni eleştirmeyin" diyorum. Ben Okan Bayülgen gibi yaramaz çocuk da değilim. Bordrolu yaramaz çocuk mu olur be!

* 'Arabam var, param var, huzurum var, istersem Ferrari'yi çekiçle parçalarım' rolleri de izleyiciye bir şeyler şırınga etmenin bir şekli değil mi?

Evet. Bu, konu başlığı araba değilse bir arabadan bu kadar bahsetmenin manası yok anlamına geliyor.

* Üç tane araban var. Peki otomobillerin Türkiye açısından kullanışlı mı?

Bazıları hiç kullanışlı değildi. Ama şu an kullandıklarım kullanışlı. Birçok ünlü beni eleştirdikleri halde 5 sene sonra aynı arabalara binmeye başladılar. Benim tek farkım, ben hemen aldım. 22 yaşında kendi parasıyla Ferrari alan adam Türkiye'de yoktu. Hâlâ yok.

* Araba deyince hemen arkasından kızlar diye sormadan olmuyor. Kızlar arabaya mı tav oluyor?

Öyle bir şey yok. Ben Ferrari'den daha meşhurum. Böyle bir derdimiz yok.

YARIN
* Yılmaz Erdoğan'ın alacağı dersler var.

* 'Seni Cem Yılmaz olduğun için değil Cem olduğun için seviyorum' diyen kadın biter.

* Küfrü seviyorum. Bilerek ve isteyerek küfür ediyorum.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır