kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
8 Mart 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Klarnetiyle ve yoğun aşk hayatıyla Türkiye gündemini uzun süredir meşgul eden Hüsnü Şenlendirici'nin ikilemi: Güvenli bir ilişki mi, heyecan mı? Kısacası, pek orijinal bir dert değil...

Şenlendirici her şeyini klarnetine borçlu

ŞENGÜL BALIKSIRTI
ŞENGÜL BALIKSIRTI
07.03.2009
Hüsnü Şenlendirici, Deniz Seki'nin tutuklanması ve erkek kardeşinin açıklamalarıyla tekrar dillere düştü. Herkes ilişkinin bittiğini söylese de, şenlendirici'nin etrafındaki fırtına dinmiyor ..
Sıcak bir haziran akşamında, "Sarı Sıcak" bir müzik programı... Hüsnü Şenlendirici'nin Ferhat Göçer'le birlikte sunduğu programın konusu aşk şarkıları, konukları da Yavuz Bingöl'le Deniz Seki'. Seki'nin aşk şarkılarına klarnetiyle eşlik ederken şöyle bir sahne vardır; Yere oturmuşlardır... Deniz, Bu Şehre Sonbahar Geldi şarkısını okumaya başlar. Hüsnü'nün yüzünde bir şaşkınlık ifadesi vardır. Ve şaşkınlıkla birlikte bir hayranlık... Hüsnü klarnetiyle solo yaparken, bu kez Deniz ona 'dokunur'. Öylesine üflemektedir ki klarneti, hemen yanında oturan Deniz'dedir etkilenme sırası bu kez. Sağ eliyle onun sırtını uzun uzun sıvazlar... Ve o sıcak bir yaz akşamında, Sarı Sıcak bir programda, içine Deniz akar Hüsnü'nün. Çok etkilenmiştir, hissettiklerini de hemen orada, çevresinde bulunanlara anlatır. "Bana bir şeyler oluyor" der... Olur da... Ve o güne dek müzisyen kimliğiyle varolan adam, hızla hep şikayet ettiği bir magazin figürüne dönüşür. Bundan şikayet etse de kaçmak artık mümkün değildir. Hep "yakalanır". Önce Ece Gürsel'le, sonra Deniz Seki'yle... Ama Hüsnü Şenlendirici'nin hayatına Deniz Seki öncesinden de bakmak gerek. Çocukluğunda eline aldığı klarneti ile aşk yaşayan adamdır o. Yıllarca Türkiye'yi karış karış dolaşmış, babasının ve dedelerinin yanında hayat akademisinden mezun olmuş, sonrasında girdiği Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nı bırakmış, dünyanın en önemli festivallerinde sahne almış, vizyonu geniş, dünyalı bir müzisyendir. Müthiş başarılar vardır hayatında. Sarı Sıcak programı ise sesini ve nefesini tüm Türkiye'ye duyuracağı yeni bir eşiktir onun için. O eşikten içeri adım atarken; kuşkusuz nereye gideceğini kendisi de bilmemektedir.

DENİZ'DEN ÖNCE...
Artık kameraların kadrajına girmiştir. Ama hazırlıksız yakalanma anlarında ne yapacağını bilmediği için ilk tecrübesinde her şeyi yüzüne gözüne bulaştırır. Manken Ece Gürsel ile sahil yolunda park etmiş arabanın içinde görüntülendiğinde ne yapacağını şaşırır. Arkadaşlarıyla birlikte yemek yemişlerdir ve Ece'yi evine bırakmayı teklif etmiştir. Eve giderken de arabada Ece'nin çıkarmayı planladığı şiir albümü hakkında konuşacaklardır. Kimse yanlış anlamasın diye bu açıklamayı yapmıştır. Arabada bir mankenle yanyana görüntülerinin eşinin anlamasının kolay olmadığını söyler. Eşi Nazire Şenlendirici altı aylık hamiledir çünkü. Gazetecilerin bu hayatın sorumluluğunu taşımasını ister. Ama haber haberdir... Bu fotoğraflar yayımlandığında medyayla ilk meydan muharebesi başlamıştır (ki sonraları da çokça yaşanacaktır). "Eğer eşimin psikolojisi bozulur da benim çocuğuma bir şey olursa, bu haberleri yapan arkadaşları yakarım," diye konuşur.

BAŞKA HAYATLARIN İÇİNDE...
Artık hayatını koruması, saklaması mümkün değildir Hüsnü Şenlendirici'nin. Çocukken tanıyıp evlendiği Nazire Şenlendirici'yle evliliği ve ailesi devam ederken, o dışarılarda başka hayatların peşinde, başka hayatların içindedir. Sonradan ortaya çıkar ki; Ece Gürsel ilk değildir hayatında. 2000'li yılların başında da bir büyük aşk yaşamış, bu aşktan da Güllerim Soldu Seni Görünce adında bir kitap çıkmıştır. Roman, Suna adlı genç bir kızın şöhret kapısının eşiğindeki Salih Çaloyna adlı klarnet virtüözüne duyduğu yoğun aşkı anlatmaktadır. Kitap piyasaya çıktığında Şenlendirici henüz çok meşhur değildir ve bu aşk gözlerden kaçar ama yıllar sonra Hande Özcan'ın kitap için hazırladığı eskizdeki fotoğrafların ortaya çıkmasıyla o günler bütün çıplaklığıyla görünür.