kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Geçmiş ile gelecek arasında

Irak halkı yarından sonra sandık başına gidiyor. 18 vilayetin 14'ünde valileri ve vilayet meclislerini yenilemek için.
Diğer 4 ilin 3'ünde (Kuzey Irak'taki yönetimin sınırları içinde kalan Dohuk, Erbil ve Süleymaniye) yerel seçimler önümüzdeki aylarda yapılacak. Statüsü tartışmalı Kerkük'te ise BM Özel Temsilcisi Steffan de Mistura'nın sabırsızlıkla beklenen raporundan sonra bir süreç ve takvim belirlenecek.
Iraklılar yerel yöneticilerini son kez sandığa gittikleri 2005 sonuna göre inanılmaz değişmiş bir ortamda belirleyecekler:
* Her ne kadar hâlâ hemen her gün bombalar patlasa da, saldırılar, şiddet olayları ve ölümler yüzde 80 azaldı.
* Mezhep dayanışmasına dayanan anlayış yerini Irak'ın birliğine bırakmaya başladı. Bunun sonucu 2005'teki yerel seçimlerde tek listede birleşen Şii partileri şimdi ayrı ayrı yarışıyorlar. Herkesin kendi yoluna gitmesinden en çok Abdülaziz El-Hekim liderliğindeki Irak Yüksek İslam Konseyi zararlı çıkacak: Elinde 8 vilayetin birkaçını yitirecek. Buna karşılık Başbakan Nuri El-Maliki'nin "Hukuk Devleti İçin İttifak" listesi, yine kamuoyu araştırmalarına göre, ipi birinci göğüsleyecek.

Her pastayı parmaklamak
* Yine ulusal birliğin öneminin kavranması sayesinde siyasi tercihler değişmeye başladı : Kamuoyu araştırmalarına göre, seçmenlerin yüzde 42'si laik adaylara, yüzde 31'i dindar adaylara ve din adamlarına oy verecek.
* 2005 seçimlerini boykot eden Sünniler bu kez olanca güçleriyle yarışa katılıyorlar. Bu da siyasi tabloyu epey değiştirecek. Örneğin 2005'te Sünni boykotundan yararlanarak Ninova ilinin merkezi Musul'da yönetimi ele geçiren Kürtler (İl nüfusunun sadece yüzde 15'ini oluşturuyorlar) bu seçimde koltuğu asli sahiplerine bırakmak zorunda kalacaklar. (Sünni aşiretlerin direnişten vazgeçip siyasi hayata katılmalarında, bölgedeki tüm yangınlara koştuğu için Batı medyasında "Her pastaya parmağını sokuyor" diye eleştirilen Türkiye'nin uzlaştırma çabalarının çok payı var.)
Bu değişimler ve rahatlama siyasi tabloya da yansıdı: Vilayet meclislerindeki (Bizdeki il genel meclisinin benzeri) toplam 440 sandalye için 400'ü aşkın parti ve oluşumdan 14.431 aday mücadele ediyor. Adayların 4 binden fazlası kadın. Çünkü yasa uyarınca vilayet meclisi üyelerinin en az üçte birinin kadın olması zorunla. Bir başka deyişle, yüzde 33 kadın kotası uygulanıyor.
Yukarda da belirttiğimiz gibi Kuzey Irak'taki 3 ildeki yönetimleri daha sonra yenileyecek olan Kürtler, Şii ve Sünni bölgelerindeki seçimlerden Başbakan Maliki'nin güçlenerek çıkması olasılığından tedirginlik ve kaygı duyuyorlar. Çünkü Maliki merkezi yönetimin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bunun için de anayasanın değiştirilmesini istiyor. Irak'ı tanımlarken asla "Federal" sözcüğünü ağzına almayan Maliki anayasa değişikliğiyle merkezi yönetimi pekiştirmeyi, Kürt özerk bölgesinin gücünü iyice budamayı amaçladığını gizlemiyor. Örneğin, kuzeyde de güvenliğin merkeze, yani silahlı kuvvetlere devredilmesi gibi. Kürtler'in petrol anlaşmaları imzalamalarına ve yurt dışında özel diplomatik temsilcilikler açmalarına son verilmesi gibi...

Barzani yönetiminin korkusu
Basra bölgesinde özerk yönetim oluşturulması girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması (Bu amaçla referandum yapılması için yeterli imza toplanamadı. 1.4 milyon kayıtlı seçmenin yüzde 10'unun imzası gerekiyordu) Kürtler için tam anlamıyla soğuk duş oldu. Şii ve Sünni bölgelerinin de özerk yönetimlere dönüşmesi, Kürtler'in elini çok güçlendirecekti. Şimdi tek özerk yönetim olarak kalmaları onları Bağdat'ın hedef tahtasına oturttu. Ve ilk ok fırlatıldı bile: Abdülaziz El-Hekim'in başkanlık ettiği Şii gruplar, Kürtler'in Irak'ı bölmeye çalıştıkları gerekçesiyle, gazetelerde ve TV'lerde bundan böyle "Kürdistan" yerine "Kuzey Irak" ifadesini kullanmaya karar verdiler.
ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker'in bir tespiti var: "Irak'ta Şiiler geçmişten, Sünniler gelecekten, Kürtler ise hem geçmişten hem gelecekten korkuyorlar."
Siyasi hayata katılıp yönetimin tüm kademelerinde güçleri oranında temsil edilmeyi garantileyen, hatta Celal Talabani sonrası dönemde cumhurbaşkanlığı makamına da oturmaları beklenen Sünniler'in gelecek korkuları azaldı.
Peki ya Kürtler? Bağdat'tan uzaklaştıkça Ankara'ya yaklaşmaya çalışmaları büyük ölçüde gelecek korkularından kaynaklanmıyor mu?
Yasal Uyarı : Tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi izin alınmadan kullanılamaz.

http://sabah.com.tr/gizlilik_bildirimi.html