kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Ocak 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Sancı'daki Albay

Şöyle bir formül yok:
Haftanın üç günü geçmişinle, milliyetinle, kimliğinle gururlan.
İki gün, geçmişinde (ve bugün) maruz kaldığını düşündüğün toplu haksızlıklara tepki duy, diliyorsan öfkelen.
Bir gün, hiçbir şey düşünme bile.
Bir gün de, utanılacak olanları da hatırlayıp utan.
Bu formül yok, çünkü sonuncu tek gün, insanların, devletlerin en zor yanaştığı liman.
Üstelik, bireyler, kendi topluluklarından birilerinin başkalarına insanlık ayıpları ve suçları karşısında da hattı müdafaaya geçiyor.
Devletler zaten üstüne yatma, gizleme, saptırmada daha dirençli. Bizimki de hep öyleydi.
Bunu, birey de devlet de, toplumun, milletin "birlik, bütünlük çimentosu" sanıyor.
Oysa, "dirlik içinde birlik", gurura ihtiyaç duyduğu kadar, ayıbın ve suçun farkındalığına, özeleştirisine de ihtiyaç duyar. Bununla da gurur duyar hem.
İnkâr ederek, tüm kişisel masumiyetimizle dahi, geçmişimizdeki birilerinin tüm suçlarını yok sayıp sahiplenerek daha iyi, daha huzurlu, daha barışçı, daha olgun, daha müreffeh bir yere mi ulaştık?
Şundan eminim:
Maruz kaldığı haksızlıklar önemsenmeyen, önemsenmediğini düşünen hiçbir birey veya toplum, başkasını maruz bıraktığı haksızlıklarla kolay yüzleşmiyor.
Acısına kulağı ve kalbi sağır bir dünyada, kendi verdiği acıların yankılanmasından nefret ediyor.
Tamam. Ama "verilmiş acılar" da var işte.
Yönetmen Tomris Giritlioğlu, Yılmaz Karakoyunlu'nun 17 yıl önceki kitabı "Güz Sancısı"ndan, senaryosu, sanat yönetmenliği, müziği, oyunculuğu da (cidden) iyi bir film çıkarmış.
"Bir aşk hikâyesinin fonunda" denen "6, 7 Eylül dönemi" bana göre başrolde.
Hem de, aşk hikâyeleri biterken, aktörleri ve mağdurları değişmiş, özü ve acıları değişmemiş, elden ele, dilden dile dolaşmış, cellatları kurbanları karışmış nice eylülün bitmek bilmez hikâyesi.
Filmi izlerseniz; çok sayıda iyi oynanmış karakterin ötesinde, kısacık anda, "vatanı korumuş" üniformasını giyerek, tahrip ve yağmaya işaretli bir kapıda şiddet dolu kalabalığa direnen, tehlike pahasına Rum komşularını koruyan Emekli Albay' a iyi bakın.
"İçimizdeki esas insan" belki de odur.
Ve yedi günde o tek gün utanabilirsek eğer, hemen ertesi gün gurur duyacağımız bir kahramandır!