kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Ocak 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Kol ile yen

"Ergenekon" denen mesele açısından 2004 önemli bir yıl olmalı. AKP iktidarı, AB yolundaki adımlar adımlar, tezkerenin reddi, ABD'nin Irak'ı işgali, Musul ve Kerkük meselesi, Kerkük ve arkasından Süleymaniye'de çuvala da varan biçimde, TSK mensupları ile ABD askerlerinin gerilimi...
Ayrıca "darbe tasarımları", Genelkurmay Başkanı Özkök'e suikast girişimi...
Silahlı Kuvvetler içinde "yolsuzlukla mücadele" patlaması, eski bir kuvvet komutanının, Emekli Oramiral Erdil'in rütbe de sökülerek mahkûmiyeti, ayrıca çok sayıda subayın da bu yüzden atılması veya soruşturulmasının birikerek gelip çakıştığı bir yıl.
Başka şeyler de vardır tabii!

Bence
Şimdi uzatmadan şu çıkarsamaları söyleyeyim:
1. (Bence de); 2004 ve o yılki Yüksek Askeri Şûra, Silahlı Kuvvetler içinde "ilk Ergenekon tasfiyesi"nin başlatılmak istendiği dönem.
2. (Bence); Seçilen yol, kolun kırılıp yen içinde kalması.
3. (Bence); Bir yandan TSK'da yolsuzlukla mücadele seferberliği, diğer yandan, olağan ve hiç olağan olmayan emeklilikler, istifaya zorlamalar, alt kademe tasfiyeleriyle ciddi bir girişim dönemi.
4. (Bence de); Bunda sadece iktidar devirme, kargaşa çıkarma meselesi değil, Kuzey Irak faaliyetleri, orada da çeşitli ilişki ve suikast niyetleri de etkili.
5. (Bence); Siyasi iktidar ve ordu komuta ayağı zayıf olan karışık, karmaşık, öncelikleri kısmen farklı renklerin daha hızla birbirine yaklaştığı bir yıl aynı zamanda.
6. (Bence); Karşı gruplaşma, örgütlenme, buluşmanın "anti-Amerikan" rengine rağmen, ciddi bir desteği ABD'deki (İsrail'e en yakın) en şahinlerden de geldi. Yani öyle kaba bir "Rusçu, İrancı" meselesi değil. Perle, Rubin, Kristol gibi böyle ağababaların o dönemki tavırlarını iyi bilenler bunu daha rahat anlayacak. Onların hükümet, Kuzey Irak için sözlerinin burada nasıl yankılandığını hatırlayan da.
7. (Bence); Bu kol ile yen meselesinin ABD'den de bir gölgesi vardı. Bush yönetiminin şahinlerinin, Cheney dışında kısmen tasfiyesiyle buradaki ayrışma süreci de hızlandı.

Gidenler
Yukarıdakilerin bir kısmı elbet sadece çıkarsama.
Bazı hatırlatmalarla düşünmeye devam edelim:
2004 iki önemli "Komutan"ın, Aytaç Yalman ve Şener Eruygur'un emekli olmasıyla bitti.
Bu "normal" emekliliklere, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın kimi önemli isminin olağan olmayan gidişi de eklendi.
Öncelikle, iki yıl üst üste terfi verilmeyen Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay, bir gün Genelkurmay Başkanı olmayı umarken emekliliğe zorlandı.
Özel Kuvvetler Komutanı Tuğgeneral Sadık Ercan, terfi yerine emekli edildi.
Yanılmıyorsam, Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan da.
"Sosyetik fişleme" denen faaliyetle adı duyulan 2. Zırhlı Tugay Komutanı Mehmet Kaya Varol da.
Sadece onlar değil.
Sayıyı ve tüm isimleri bilmiyorum ama, tesadüf bu ya...
Mesela, Eskişehir'de cephanelik ve çok özel belgelerle, gizli kayıtlarla Ergenekon zanlısı olarak tutuklanan Özel Kuvvetler Muharebe Arama Kurtarma Alayı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürü Binbaşı Fikret Emek de...
Evinde adına düzenlenmiş belgeler bulunan "Komutanı", MAK Alay Komutanı Albay Mustafa Levent Göktaş da. Hani yine "Ergenekon zanlısı" olarak önceki gün tutuklanan Avukat Göktaş da 2004!

İkinci
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'tü; unutmamalı ki "İkinci Başkan" da Orgeneral İlker Başbuğ!

Mutabakat
2004 sonunda, Jandarma'nın başına Orgeneral Fevzi Türkeri gelmişti. 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon'du. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına idi.
"Kol kırılır yen içinde"nin ilk safhasının ardından, "kol" yine yen içindeydi de, tamamen kırık değildi.
Bunu "darbe günlükleri", "Sivil toplum seferberlik planları" anlatıyor zaten.
Zannımca, Orgeneral Büyükanıt dönemi kimilerince "beklenen an" olarak telakki edildi.
Toplumdaki "iktidara doğal muhalefet" pek doğal olmayan biçimde de manipüle edildi.
27 Nisan muhtırası gibi, biraz acele kotarılmış karargâh destekleriyle birlikte.
Lakin, şaka gibi ama, şöyle de düşünüyorum:
Cumhuriyet mitinglerinin coşkulu kalabalığı, Gül'ün önünün yargıda kesilmiş olması, medyadaki angaje hava, "millet iktidarı süpürecek" diye milleti de kandıran tahlil gücü yüksek propaganda tayfası bizzat o odakları da yanılttı.
Seçime güvendiler!
Ama beğenseniz de beğenmeseniz de, çok karara asla ortak edilmeyen halk da seçimlerde biraz kafasına göre, biraz kalbine göre oy kullanıyor, kendi bildiğini yapıyor!
Bu döneme bir de, benim çokça yazdığım, arasında aslında Erdoğan'ın (artık) Gül'den başka bir aday istemesini de içeren "Washington ve Dolmabahçe mutabakatı" gibi iki önemli uzlaşmayı da eklemeli.
Nitekim, Büyükanıt da, anlaşıldığı kadarıyla, bu işlere mesafe aldı, "Fenerbahçe tribünü"ne çıkmayı tercih etti!

Çukur
(Yine bence); 2004 "Kol kırılır yen içinde tasfiye girişimi"nin önemli aktörlerinden Orgeneral Başbuğ da, kaldığı yerden devam edenlere karşı... kaldığı yerden devam edilebileceğine pek itiraz etmiyor. Hoş, 27 Nisan muhtırasının komuta kadrosu iki farkla hemen hemen aynı ama! Belki yine bir kol ve yen meselesi de mevcut.
(Bence) 2004, Gölbaşı'ndaki cephanelikteki "Temmuz 2004" tarihli gazetelerin de işaret ettiği önemli tarihti.
Ne demişti Hürriyet: Şahin Çukuru!
Öyle ya, önceki akşamki de Yarbay Dönmez Çukuru idi.
Herkes şahsına toprak kapatıp bu krizlerde çukur sahibi olmayı düşlemişti çünkü!
Kol rahat durmuyor ki. Ya yenim dar diyor, ya yerim... ya da çukurum.