kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Cem Yılmaz'ın çelişkileri..

"Müthiş bir yetenek" dedi, Sezen Aksu, bizim kalabalık Ece Bar'da koca bir masada otururken.. "Şu arkada oturuyor.. Gör bak.." İşaret etti.. Çağırdı. Bir genç utangaç utangaç geldi. Sezen "Şunu anlat" dedi.. Anlattı, öldük gülmekten.. Sezen "Bunu anlat, onu anlat" dedi.. Üç dört şey anlattırdı.. Delikanlı müthiş bir standupçı..
"Vay be" dedim.. "Vay be.."
Cem Yılmaz'ı öyle tanıdım..
O utangaç gençle, bugünün en küçük eleştiriye tahammül edemeyen büyük şovmeni arasında dağlar kadar fark var..
Televizyondaki laflarını dün Sabah'ta okuduğumda bu yüzden fazla şaşmadım..
"Beklenti diye bir şey uyduruyorlar. Peki benim beklentilerim ne olacak?. Bir film yapmak vardır. Bir de film izlemek. Tercihini yap.. Ben film yapan tarafındayım, senin gibi sadece izlemiyorum. Bana hürmet et!.."
Yani neresinden tutsan elinde kalır..
Küstahlık ölçüsünde kendini beğenmişliği, eleştiriye zerre hoşgörüsüzlüğü bırak kendi içinde mantık hataları ve çelişkilerle dolu..
AROG beklediği parayı koymayınca cebine belli öfkeden kendini kaybetmiş..
"Beklenti diye bir şey" uyduruyorlarsa eğer, sebebi kim Cem?.. Sebebi kim?. Daha filmin tek sahnesi çekilmeden, bir yıl önceden tanıtımları sinemalara, ekranlara dağıtan sen değil misin?. Niye yaptın bunca masrafı.. İnsanlar filmi beklesin diye..
Bir daha söyle filmi ne yapsın diye Cem?..
"Bek-le-sin" diye..
Yani.. Beklentiyi uyduran yok, ama yaratan var. O da sensin.. Dünyanın her dilinde aşağı yukarı olan bir laf var..
"Beklenti ne kadar büyükse, hayal kırıklığı o kadar büyük olur.."
O uzun, o bitmez tükenmez AROG tanıtımlarınla öyle bir beklenti yarattın ki, insanları tatminin mümkün olmadı. Mesele bu kadar basit. Bu bir..
İkincisi.. "Ben film yapan tarafındayım.."
Tamam ordasın da, niçin yapıyorsun filmi?. Para kazanmak için.. Yoksa oturur, 3 Maymun yapardın.. Süt yapardın.. Sinemateklerde oynar, eleştirmenler alkışlar, sen de Ferrari değil, bisiklet alırdın. Peki kimden kazanacaksın parayı?.. "Sadece izleyici" olanlardan..
Yani sen film yapıyorsun ama, "Sadece izleyici" olanın parasını almak için yapıyorsun.. O zaman kimin kime saygısı olmalı söyler misin?.
Müşteri haklıdır Cem.. Saygılı, hoşgörülü olmak, satıcının işidir, sana öğreten olmadı mı?.
Bir yıl boyu beynimi yıkayıp beklenti yaratacaksın. Ben paramı verip sinemaya koşacağım. "Beklediğimi bulamadım" deyince de sen bana kızacaksın. "Haddini bil" diyeceksin.
Yok yahu!..
Gördüğüm en filme benzemeyen filmdi Recep İvedik.. Yazdım.. "Millet bu saçmalığa nasıl koşar" diye de ağır yazdım hatta..
Önce Doğa (Rutkay) telefon etti. "Hıncal Ağbi yazına teşekkür ederiz. Şahan da teşekkür ediyor" dedi. Doğa beni sever. "Nezaket" dedim geçtim.. Bir gün Kanyon'da rastladım Şahan'a.. Beni görünce koştu geldi. Boynuma sarıldı, öptü.. (Bu hayattaki ikinci karşılaşmam onunla.. Arkadaşlığımız yoktur..)
"Hıncal ağbi.." dedi.. "Ne olur bir gün buluşalım da ben sana anlatayım Recep niye iş yaptı.."
Ne demek istediğimi anladın mı Cem?.. Anladıysan, sonunda kazanan sen olursun!.. Etrafını saran bunca yalaka arasında sana bu iyiliği yapacak bir başkasını da zor bulursun!..
Otur ve düşün!..