kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Ergenekon, Avrasyacı olmak 'zorunda'

Karşımızdaki darbeci zihniyetin Avrasyacı olduğunu, medyada ilk dile getirenler grubuna dahil olduğumu sanıyorum. İşin bu yönünü de düşünmeye başlamama yol açan kişi, Almanya'nın eski Dışişleri Bakanı Fischer'dir.
Fischer'in konuşması, bizim basında küçücük bir haber olarak yer almıştı.
Özetle şöyle diyordu Joschka Fischer:
* Irak Savaşı kaybedildi. Yeni ABD Başkanı'nın asıl görevi, Irak'tan çekilmek olacaktır.
* Irak'taki bölünme, İran'ın işine geliyor.
* Türkiye önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da çok önemli bir oyuncu haline gelecek.
* Avrupa Birliği liderleri Türkiye'yi kucaklamalı ve en kısa sürede birliğe almalıdır. Türkiye'yi birliğe almamak siyasi miyopluktur.
* Avrupa'nın ittiği bir Türkiye'nin Rusya'ya doğru kaymakta olduğunu görmek gerekir.
Özellikle son cümle zihnimde şimşeklerin çakmasına yol açtı: Eğer Avrupa'nın ittiği bir Türkiye'nin Rusya'ya yanaşma olasılığı varsa; o zaman, "Avrupa'yı iten Türklerin de" bunu bilerek yapma olasılığı da vardı.
Kimdi Avrupa'yı itenler?
Konumuz elbette sokaktaki insanlar değil. Devletin çeşitli kademelerinde yer alan, etkili ve yetkili kişiler.
Özellikle de askerler.
Olaya bu açıdan baktığınızda bazı olaylar alt alta sıralanmaya başlıyor:
* Mart 2002'de MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç'ın Harp Akademileri'ndeki bir konferansta "Türkiye'nin yeni birtakım arayışlar içinde olması kesinkes ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi, zannediyorum, Rusya Federasyonu ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin, mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması" demesi.
* GK Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın ABD gezisi sırasında, Rusya Devlet Başkanı Putin'in konuşmasının GK internet sitesine konulması.
* Orga. Özden Örnek'in günlüklerinde, Avrupa Birliği'nin birçok komutan tarafından adeta bir düşman gibi görülmesi...
* Daha sonraları, emekli tuğgeneral Nejat Eslen'in Türkiye'de kapışan güçleri; Atlantikçi liberaller, Ortadoğucu İslamcılar ve Avrasyacı ulusalcılar şeklinde sınıflaması.
"Bu mücadele sadece Türkiye'nin jeopolitik kimliğini değil, aynı zamanda kaderini ve rejimini belirleyecek" demesi. (Daha ne desin?)
Eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz istediği kadar "Ben Amerikancıyım" desin, Ergenekon'un teorisini yapan beyin takımının ("kurmayların!") bu Avrasya işini ciddi biçimde düşündüğüne ben eminim.
Çünkü olaylara "stratejinin soğuk hesapları" açısından bakanlar için önemli olan, bir fikrin ulviliği ya da bir hareketin masumiyeti değil, hangi tarafa yaradığıdır.
Otoriter bir rejimi (sopalı kapitalizm) arzulayan Ergenekon kurmayları, ABD'ye ve AB'ye rağmen darbe yapmalarının ve NATO'cuları tavsiye etmelerinin, kendilerini ister istemez Rusya'ya yakınlaştıracağını elbette görüyorlardı.
Özetle: Ergenekon'a destek verenler çok farklı fikirlere sahip olabilir. ABD 'neocon'larıyla taktik ittifak kurduklarını da biliyoruz.
Ancak örgütün yönetim kadrosu Avrasyacıdır. Olmak zorundadır.
Aksi halde Ergenekon'u, sadece ve sadece "AKP karşıtı" bir örgütlenme olarak tanımlamak gerekir ki bu olayların akışına aykırı olduğu kadar, kurmay zekâsına da hakarettir.