kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Ocak 2009, Çarşamba
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Erdoğan, Muharrem iftarına katıldı

(A.A)
Giriş Saati : 07.01.2009 21:26
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum, bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler'' dedi.

Başbakan Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun, Feshane Kültür Merkezinde verdiği Muharrem ayı iftar yemeğine katıldı.

Konuşmasına, ''Sevgili canlar, değerli kardeşlerim'' diye başlayan Başbakan Erdoğan, ''Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem'in 10'uncu gününde, diğer adıyla Aşura gününde siz can kardeşlerimle, gönül dostlarımla bir arada olmaktan, yüz yüze hasbihal etmekten büyük mutluluk duyduğumu ifade ediyor, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum'' dedi.

Bundan tam 1369 yıl önce bugün Kerbela'da insanlık tarihinin en acı olaylarından birinin yaşandığını belirten Erdoğan, başta İmam Hüseyin olmak üzere Peygamber'in aile fertlerinin yani Ehli Beyt'ten bazı önemli şahsiyetlerin Kerbela'da önce açlık ve susuzlukla işkenceye maruz kaldığını, ardından da menfur bir şekilde şehit edildiğini anlattı.

''Mazlum ve maktul Hüseyin Efendimizi de burada bir kez daha rahmetle anıyorum'' diyen Başbakan Erdoğan, Peygamber'in, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin'i 'arşın iki yanına asılmış küpeler' olarak tarif ettiğini söyledi.

Peygamber'in, kendisine ''Ehli Beyt'ten en çok kimi seversiniz?'' diye sorulduğunda, hiç düşünmeden ''Hasan ve Hüseyin'' dediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Yine Hasan ve Hüseyin'e bakarak, 'Allahım, ben onları seviyorum, sen de onları sev' diye yakarmış, 'Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'denim. Hüseyin'i seven Allah'ı sevmiş olur' buyurmuşlardı. Sevgi üzerine bina edilmiş bu medeniyet, ne acıdır ki Kerbela'da ağır bir yara almış, büyük bir trajediyle sarsılmıştır. Kazım Paşa'nın da en manalı şekilde ifade ettiği gibi; ''Düştü Hüseyin atından sahrayı Kerbela'ya/Cibril var haber ver sultanı enbiyaya'. İşte böyle anlamlı bir günde, ortak matemimizin yıl dönümünde sizlerle bir aradayız.''

''İZLERİ BU TOPRAKLARDAN HİÇ SİLİNMEDİ''

Başbakan Erdoğan, insanlık tarihinin tartışmasız bu en acı ve korkunç katliamının izleri ve etkilerinin yaklaşık 1369 yıl boyunca bu topraklardan hiç silinmediğini ifade ederek, şunları söyledi:

''Peygamberimizin torununa reva görülen muamele, 1369 yıl boyunca bu toprakların her karışında, her bir Müslüman'ın hanesinde yankılandı durdu. Yine ne acıdır ki o günden itibaren bu bölgede kan, gözyaşı, matem ve acı hiç eksik olmadı. Değerli can dostlarım, bugün Gazze'de hepimizin içini burkan, yüreğimizi parçalayan, gözyaşlarımızı sel olup akıtan manzara, Kerbela'nın bir izdüşümü değil midir? Irak'ta yaşadığımız acı, Kerbela'nın bugüne yansıyan bir örneği değil midir? Tarih boyunca ve bugün insanları birbirine düşüren, birbirine düşman eden, işi savaşa, çatışmaya kadar götüren, Kerbela'nın anlaşılmaması değil midir? Hüseyn-i mazlum, bu ümmetin arasına nifak girmesin diye mübarek bedenini siper etmişti. O zaman bu ayrılık gayrılık nedir, bu bölünmüşlük nedir, bu sevgisizlik nedir?''

''Coğrafyanın bir köşesinde masum insanlar, çocuklar, kadınlar katledilirken, devletlerin çözüm üretmek yerine siyasi çekişmelerle uğraşmaları, nüfuz mücadeleleri içine girmeleri ne kadar doğrudur?'' diye soran Başbakan Erdoğan, Kerbela'yı her an yüreklerinde taşıdıklarını vurguladı.

''An be an, dem be dem Kerbelalar yaşamaktan bizar hale geldiklerini, yorgun düştüklerini, enerjilerini heba ettiklerini'' kaydeden Erdoğan, bu toprakların, bu coğrafyanın, sevgi ve hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün doğduğu, yeşerdiği ve dünyaya örnek teşkil ettiği topraklar olduğunu vurguladı.

Başbakan Erdoğan, ''Bizim Peygamber efendimizden duyduğumuz budur. Bizim İmam Ali'den aldığımız öğüt budur. Bizim 12 İmam'dan aldığımız nasihat budur. Mevlana'nın, Yunus'un, Pir Sultan'ın, Hünkar Hacı Bektaş'ın bize anlattığı budur'' diye konuştu.

Aşık Veysel'in 'Yezid nedir, ne kızılbaş?/Değil miyiz hep bir kardaş?/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi'' sözlerini anımsatan Başbakan Erdoğan, erenlerden, aşıklardan duydukları, bildikleri, bellediklerinin bu olduğunu söyledi.

''AYNI GÖNÜL İKLİMİNİN DAMLALARIYIZ''

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bizler, aynı inanç ikliminin, aynı gönül ikliminin damlalarıyız. Biz birbirimizden ayrı damlalar halinde yaşamıyoruz. Aksine, farklı damlaların bütünlüğünden oluşan bir deryada, bir okyanusta yaşıyoruz. Bizler, aynı toprağın hamuruyla mayalandık. Aynı güneş gönlümüzü aydınlattı, aydınlatıyor. Bizim birlik ve beraberliğimiz bin yılı aşkın tecrübeye dayanan büyük bir kaynaşmadır, hemhal olmadır, yekvücut olmadır. Bizler 'acıyı bal eylemesini bilmiş', birbirine kenetlenmiş bir milletiz. Şu Anadolu'da, şu Rumeli'de bin yıldır mensubu olduğumuz medeniyet, altını çizerek ifade etmek istiyorum; bizim el ele, omuz omuza, gönül gönüle inşa ettiğimiz, imar ettiğimiz ortak bir medeniyettir.''

Alevi Bektaşi kültürünün Anadolu'nun eşsiz zenginliklerinden biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, Süleymaniye, Hacıbektaş, Rumeli'deki Drina Köprüsü, Mostar Köprüsü, Harabati Baba Tekkesi, Gülbaba Türbesi'nin ortak medeniyetin ürünleri olduğunu söyledi.

''BEYHUDE BİR UĞRAŞ İÇİNDELER''

Başbakan Erdoğan, Ali Ekber Çiçek, Aşık Mahsuni Şerif ve Aşık Veysel'in, Fuzuli, Nedim, Yunus Emre, Karacaoğlan, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi ortak ses ve nefes olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Her zaman söylüyorum; kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizin ayrışmasına, hoyratı değişten, nefesi ilahiden, mersiyeyi kasideden, horonu halaydan ayrı gayrı düşürmeye kimse muvaffak olamadı, olamayacaktır. İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum; bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler. Ne diyor Hacı Bektaş Veli; 'İncinsen de incitme...' Pir Sultan Abdal yüzyıllar öncesinden evrensel bir mesajı kalplerimize yazıyor; 'Koy sana kötü desinler/Her ayıbına gülsünler/Her gün gıybetin kılsınlar/İncinme gönül incinme'. Bu anlayışla, bu düsturla, bu hoşgörüyle biz bugünlere ulaştık. Provokasyonlar, kirli tezgahlar, marjinal anlayışlar, fanatik yaklaşımlar, bu birlik beraberliği, kardeşliği zedeleyemedi, bundan sonra da zedeleyemeyecektir. Öyleyse yapmamız gereken, gözlerimize mil çeken, gözlerimize perde çeken öfkeyi, nefreti, kini aramızdan dışlamaktır.''