kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

"Oooo, piti piti karamela sepeti"

Bizim gazetenin en eğlenceli nüshası muhakkak ki 1 Ocak günü çıkanı. Çünkü Salih Memecan'ın arkada kalan yıla bakışını yansıtan "Geleneksel BizimCity Yılbaşı Partisi" birinci sayfada yer alıyor.
Geçtiğimiz salı günü Memecan odasında bu büyük karikatürün rötuşlarını yapıyordu. Baktım. Bir tanesi eksik kalmıştı: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül podyumdaki mankenler gibi önünden geçen rektör adayları arasında seçim yapmaya çalışıyor. Eşi Hayrünnisa Gül de yanında oturmakta.
Peki, konuşma ya da düşünce balonunda ne yazılacaktı? Satranç, dama oynayanlara müdahale eden yancılar misali bir iki öneride bulundum, sonra da çıktım.
Perşembe sabahı ilk iş olarak karikatürün o bölümüne baktım.
Cumhurbaşkanı, "Oooo, piti piti, karamela sepeti" diye rektör seçmeye çalışıyor, eşi de "Hah, işte şimdi tarafsız oldun" diyordu!
Benim önerilerimden çok daha iyi bir espriydi bu. Ayrıca Türkiye'deki "saçma bir gerçeği" de bire bir yansıtıyordu.
"Saçma bir gerçek" derken şunu kastediyorum:
Bildiğiniz gibi bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olayı iki, evet sadece '2' oy almış bir adayı rektör olarak atamaya kadar vardırmıştı. Kemalciler buna ses çıkarmamıştı.
Şimdi aynı Kemalciler, Cumhurbaşkanı Gül, birkaç oyla ikinci gelen adayı rektör atayınca, hiç utanmadan "Köşk tarafsızlığını iyice kaybetti" diye yaygara kopartabiliyor.
Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı, rektör seçimini ancak çocuk oyunlarındaki gibi, "Ooo, piti piti, karamela sepeti, terazi lastik, jimnastik" diyerek yaparsa, "tarafsız" sayılacak.
Kemalcilerin yaygarası elbette nesnel bir değerlendirmeye dayanmıyor. Gül de, Sezer gibi kendi mantığının terazisini kullanıyor.
Siyasi partiler karşısında tarafsız olmak; "fikirsiz", "tercihsiz", "vizyonsuz", "amaçsız" kalmak değil ki!
Kemalciler aptal insanlar değil elbette. Bunu gayet iyi biliyorlar.
Ama onları asıl zıvanadan çıkaran rektör belirleme oyununda devre dışı kalmaları.
Siz rektörlerin atamasının; sadece üniversitelerde verilen oylarla, YÖK'ün sıralamalarıyla, emniyet teşkilatlarından gelen raporlarla ve nihayetinde Köşk'ün seçimleriyle mi olduğunu sanıyordunuz?
Bugün yaygara koparan medyadaki Kemalciler, kendi tuttukları adayı rektörlük koltuğuna oturtabilmek için Köşk'te kulis yapıyorlardı.
Bu çabalarının başarıya ulaştığını, hem yıllar sonra yapılan ifşaatlardan, hem de devir teslim törenlerine davet edilip başköşeye oturtulmalarından biliyoruz.
Başka bağlantılar da var: Rektör ve ardından dekan atamalarında etkili olanlar, bunun karşılığını çeşitli biçimlerde alıyorlar elbette.
(Patronun, müdürün, eşin dostun çocuğuna ya da torununa yapılan 'akademik' yardımları, üniversitelerle ilgili ihaleleri düşünebilirsiniz.)
Onları kızdıran, işte bu tip bağlantıların kesilmesi: Uzun süre bir imtiyazı kullanırsan, bunu kanıksar, kendine bir hak olarak görürsün. İmtiyaz elinden gittiğinde de bağırıp çağırmaya başlarsın.
Bugünleri görüyor ve Gül'ün cumhurbaşkanlığını engellemeye çalışıyorlardı. Korktukları başlarına geldi.