kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
‘ZARARLI İSE YAPMAYALIM’ Cumhurbaşkanı Gül, AB ile müzakereleri değerlendirirken "Bu süreçte bir şey bize zarar getiriyorsa -özellikle ekonomik konularda orta ve uzun vadede bizim zararımıza ise- biz yapmayalım, açık söylüyorum" dedi.

AB sürecinde yük hep Türkiye'nin üzerinde

YAVUZ BAYDAR
YAVUZ BAYDAR
03.01.2009
Cumhurbaşkanı Gül: Yük hep Türkiye'nin üstüne kalıyor. Türkiye çok şey yapıyor, Avrupa Birliği Türkiye'ye gerekli yolu açmıyor. Birlik kendisi çelişkili, büyüklüğünün farkında değil..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün ilk bölümü yayınlanan söyleşimizin ikinci bölümünde 2009'un muhtemel dış politika gelişmelerini değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı, ABD'de Obama döneminin Bush döneminden farklı olacağının altını çizerken, "Obama, tek taraflı hareket etmeyecek. Ne yapılacaksa dünyayla beraber yapma kararında" diyor. Cumhurbaşkanı, ABD'de ilk kez bir siyah başkanın seçilmesini de sistemin kendini tazelemesi olarak yorumluyor. Cumhurbaşkanı Gül, 2009'da Avrupa Birliği, Kıbrıs, Kafkaslar ve Ermenistan konularında umutlu. Ne var ki, İsrail'in, geride kalan yılın son günlerinde başlattığı Gazze saldırısı Cumhurbaşkanı'nı, bölgedeki sorunların çözümü konusunda biraz umutsuzluğa düşürmüş. Gül, İsrail saldırısı için "Büyük resmi parçalayan tehlikeli bir gelişme oldu" değerlendirmesinde bulunuyor.

* Bu yıl Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik süreciyle ilgili neler bekliyorsunuz?
Bir ülkeyi güçlü yapan şey nedir? Bir ülkenin ulusal gücü dediğimizde bunun içine ne girer? Bütün insani değerleri, coğrafyası, müktesebatı, güçlü ordusu, o ülkenin üniversiteleri, o ülkenin araştırmacıları, o ülkenin gençliği, eğitim kurumları, bütün bunlar girdiği gibi bir de 'soft power' denilen, Türkçe'ye 'yumuşak güç' diye tercüme edilen demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel konularda ulaştığı seviye, standartlar girer. Bütün bunları bir araya koyduğumuzda, o zaman o ülke çok güçlü bir ülke oluyor. Bütün bunlar Türkiye'yi güçlendiren, onurlandıran, Türk insanının başını dik tutan şeylerdir. Müzakere sürecinde trendin ileriye gittiğine, iyileşme olduğuna kesinlikle inanıyorum. Daha hızlı olabilir, daha fazla şey yapabiliriz, bu ayrı bir konu. Avrupa Birliği bağlamında bütün bu reform veya müzakere sürecini, Avrupa Birliği'ni tatmin etmek için değil, kendi halkımıza iyilik getiriyorsa yürütmemiz lazım. Eğer müzakere süreci içerisinde bir şey bize zarar getiriyorsa -özellikle ekonomik konularda orta ve uzun vadede bizim zararımıza ise- biz yapmayalım, açık söylüyorum.

* Türkiye, 2008'i yarı koma halinde bir Türkiye- AB ilişkileriyle kapatmak zorunda kaldı. Süreç nasıl hızlandırılır?
Biz Avrupa Birliği'ni tatmin için iş yapmamalıyız ve onlara fırsat vermemeliyiz. Avrupa Birliği'nin noksanlarını, tezatlarını, çelişkilerini göstermemiz gerekir. Hem kendilerine, hem dünyaya... Oysa şimdi hep Türkiye'nin üstüne kalıyor yük. Türkiye çok şey yapıyor bir taraftan, Avrupa Birliği aslında Türkiye'ye gerekli yolu açmıyor. Avrupa Birliği kendisi çok çelişkili durumda. Kendi büyüklüğünün farkında değil. Onlar da meseleleri küçük iç politika ayak oyunlarına kurban ediyorlar.

* AB'den gelen mesajlar 2009'un dönüm noktası olacağına işaret ediyor. Burada kapıyı açacak olan anahtar Kıbrıs'ta bir çözüm müdür?
Kıbrıs meselesi daima kullanılan, istismar edilen bir konu olmuştur orada. Bugün herhangi bir çözüm söz konusu olmazsa, 2004 yılında bunu nasıl engelledilerse, bugün de engelleyenlerin kim olduğu ortaya çıkar. Türkiye, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat'ı sonuna kadar desteklemektedir.

GAZZE'DEKİ TEHLİKE
* Gazze 2009'a savaşla, trajediyle girdi. Türkiye bu konuda proaktif. 2009'da Filistin - İsrail sorununda hangi gelişmeler yaşanabilir?
Türkiye işin bu noktaya geleceğini gördü. İşin tabii çok acı yanlarından birisi şu: ABD'ye diyaloga açık olduğunu söyleyen ve herkesle diyalog yoluyla problem çözme arzusu içerisinde olduğunu beyan eden bir yönetim geliyor ve böyle bir yönetime böyle bir Ortadoğu hediye ederek başlamak herhalde iyi bir şey değil. Büyük resmi parçalayan tehlikeli bir gelişme var ortada.