kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Sanatın yüzü gülüyor

İki Türk filminin (Beş Vakit Namaz ve Yaşamın Kıyısında) İngiliz The Times gazetesinin "2008'in en iyileri" listesinde yer almasına sevindim. Türk filmleri, eskisine kıyasla daha fazla seyirci topluyor ve çok iyi işler yapılıyor. Tiyatrolar da, eğer başarılı oyuncular rol almışsa, seyirci sıkıntısı çekmiyor. Geçenlerde, Beşiktaş Kültür Merkezi'nde oynayan "Sürmanşet" e gittim. Sanatçılar, dizilerden tanıdıklarımız: Ceyda Düvenci, Tardu Flordun, Erkan Can, Dolunay Soysert, Beste Bereket.
Doğrusu, dizilerin bir yararı da, çok sayıda ismi şöhrete kavuşturması, böylece sahnelenen oyunlara ilgiyi arttırması. Sürmanşet'te, yönetmen Arif Akkaya, konuyu adeta polisiye film gibi işlemiş. Tiyatroyu seyredip, o hızlı tempoyu görürseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Ama bir eleştirim var: "Lezbiyen" ilişkilerin sergilenmesine, haydi, "sanat adına" göz yumalım ama, küfürden biraz tasarruf edilseydi, bence daha nezih bir ortam sağlanırdı. Her şeye rağmen, gidip görmeye değer bir oyun söz konusu. Hem yönetmen, hem de oyuncular çok başarılı.
Ata Demirer'in başrolünü oynadığı "Osmanlı Cumhuriyeti" ne de gittim. Beklentim pek yüksek değildi; belki bu yüzden sıkılmadan seyredebildim. İkinci yarısı daha iyi, onu da hemen söyleyeyim. Gani Müjde, mesajı olan bir film çevirmiş: Atatürksüz bir Türkiye, ancak ABD'nin manda idaresi altında varlığını sürdürebilirdi; padişah ya da Meclis, millet egemenliğini temsil etmek bir yana, yabancıların elinde oyuncak haline gelirdi.
Atatürk'e çok şey borçluyuz ama, ezelden beri hür yaşamış bir milletin, bir asır boyu esarete katlanacağını varsaymak, ancak bir film fantezisi olabilir.
Sanatçı bir babanın oğlu, Murat Evgin'den de söz etmek isterim: Murat Evgin, "Mektup" adlı şarkısının klibini çekti. Hem kendisi, hem rol arkadaşı Pelin Batu, 1950'lerin kıyafetleriyle. Bu mekanik, e-mail ve SMS'li dünyada, Evgin, sevgilinin gül kokan elleriyle yazdığı mektupların hasretini çekiyor.
"Nostaljik" takılarak, "Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı" şeklindeki anlayışı da ters yüz ediyor:
"Artık kimse mektup yazmıyor mu? / Güller vardı kimse kurutmuyor mu? / Sen yaz yine de gül kokan ellerinle, / Koy bir zarfa dudaklarınla mühürle. / Ellerinin kokusu sinmiş ah mektuplara, / Saçının bir teli kalmış hâlâ yastığımda, / Sana aldığım gülleri kuruturdun başucunda, / Bana bıraktın dünleri, kaldım eski zamanlarda."