kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Şanslıydım, tıpik kadın-erkek rollerini öğrenerek büyümedim

31.10.2008
- Hayatınız boyunca erkeklerle hep savaşıp didiştiniz mi siz?
- Ben aslında çok şanslı bir çocukluk yaşadım. Hatta çok şanslı olduğum için de kendimi kötü hissederdim! Çok basit söyleyeyim; yemek yapmak ya da ev işi yapmak bizim evde kadın işi değildi babamın varlığından dolayı. Babam daha iyi yemek yapar evde, tarhanadır, turşudur, babamdan sorulur. Biz kadınerkek ilişkisindeki genel rolleri evde öğrenemedik.

- Nasıl bir baba-kız ilişkisiydi sizinki?
- O kadar doğaldı ki ilişkilerimiz, ben âdet olduğumu bağıra bağıra söylemiştim mesela.

- Kutlama olmuş muydu, şimdi moda oldu ya?
- Olmamıştı ama herkes sarılmıştı bana, külotumu göstermiştim ortalıkta. Bu utanılacak bir şey değildi. Hep sevgi ve dayanışma ortamı vardı evde.

- Evdeki ortam yüzünden kendinizi fanusun içinde hissetmediniz mi hiç? Yani dışarıya nasıl adapte oluyordunuz, uyum sağlıyordunuz?
- Kendi çevremizi de ona göre kurmuş, seçmiştik, o yüzden rahattık. Bu anlamda kadınlık-erkeklik meselesini geç keşfettim aslında. Ama biraz büyümeye başlayınca şunu gördüm: Erkekler gibi değilim, istediğim gibi davranamıyorum, gece geç saatlerde erkekler gibi sokakta oynayamıyorum. Babamla birlikte balıkçılarla zaman geçirirdik. Babam yokken, onların arasına girmeye çalıştığımda birden bire bana bakışların farklılaştığını gördüm. 12-13 yaşında, kız çocuğu olarak dışarıdaki hayatın farklılığı beni zorladı.

- İlk erkek arkadaş deneyiminiz peki?
- Ben masallardan çok etkilenirdim, çok masal okurdum. Aşk masallarını da çok severdim, inanırdım da... "Benim masal gibi, destan gibi bir aşkım olacak," derdim hep. Karşılaştığım erkeklere de masalsı anlamlar yüklerdim. Yıllar sonra herkesi babamla kıyasladığımı fark ettim. O yüzden 'Bu benim masalım değil,' diyordum, yarım kalıyordu hepsi. Bir süre sonra o masalları da sorgulamaya başladım. Çünkü o masallarda kadınlar çok pasifti, erkekler aktif, baskın! Orada da bir erkek ve kadın rolü vardı yani. "Pınar sen kendi masalını kendin yaz en iyisi," dedim ben de...

- Yazdınız mı?
- Evet yazdım ve yaşıyorum şu anda.

- "Kimseye karılık etmeyelim, evlenmeyelim" çağrısı yapıyorsunuz aynı zamanda. Evlilik de onay görmüyor sizden anladığım kadarıyla...
- İki sevgili olmak, iki âşık olmak, bunlar başka bir şey ama 'karılık' ve 'kocalık' lafları belli formatta bir ilişkiyi çağrıştırır. Söylediğim de bu zaten; biz karılık görevini yapmayalım, erkek de kocalık görevini yapmasın! İki insan birbirini seviyorsa başka mucizevi güzellikler yaratabilir hayatta.

- 'Evlilik mümkün değil,' diyorsunuz yani?
- Evliliğe karşı olmam, sadece erkeklerle ilgili bir mesele değil, kadınla-erkek arasındaki ilişki kültürünü devam ettiren alanlardan biri olarak gördüğüm için karşıyım buna. İkincisi; ben aşkın, sevginin, bu tür kalıplara girmesi gerektiğini düşünmüyorum.