kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Kasım 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Uğur Yücel: "Ben 16 yaşımda, Üsküdar Mehtap Düğün Salonu’nda profesyonel davulcuydum, biliyor musunuz? Amacım müzisyen olmaktı. Eğer müzisyen olsaydım elimde bagetler dünyayı dolaşan bir adam olurdum şimdi."

Karşılık vermek lazım alkışlara!

ŞİRİN SEVER
07.11.2008
"Oyunculuk meselesini kasmayı bıraktım. Tiyatro sahnesine de çıkacağım. Beni izleyen geni. bir kitle olduğunu da biliyorum. Methiyelerin uzağında durmaktan kaçınacağım... Kendime 'Ulan ayaklarını uzat, cigaranı yak, uzaktan bak, kendini ağırla biraz' diyorum"..
Araya ne çok zaman girmiş meğer... Uğur Yücel'le taaa 2003 yılında konuşmuşuz. Altın Portakal'da tam 11 ödül alan Yazı Turafilmini çekmiş o sıra, Levent'teki evinin bahçesinde börekler-çöreklerle ağırlamış bizi, kahkahalar atarak sohbet etmişiz. Onu bilemem ama ben 'domuz mudur acaba' diye düşünüp gittiğim evinden ona bayılarak çıkmışım.
Yeni bir röportaj aklıma düşünce hatırladım bunları...
Ama bu kadar zaman geçince durumlar da değişmiş tabii. Artık eskisi gibi Uğur Yücel'i yakalamak, karşısına çökmek ve soruları arka arkaya dizmek zor arkadaşlar! Bu adam kendini koruyor, saklıyor, canını acıtmalarını istemiyor daha fazla.
Maille yapıyor röportajları. Yakında Hırsız Polis'teki Aksak'tan, Alacakaranlık'taki Tahir Komiser'den sonra bir aile dizisinde, hem de komik bir adam rolünde karşımıza dikilecek. Siz olsanız merak etmez miydiniz? O yüzden kararımı verdim, bayıla bayıla yolladım sorularımı.
Sadece borçları ve evliliğiyle ilgili soruları es geçmiş ama röportajın sonuna bunun nedenine dair bir not düşmüş. Bence her şeyi gayet güzel özetlemiş: "Şirin Hanım... Sağda solda parasal konularda haberler çıkıyor.
Kimileri sadece merak ediyor, kimileri kaygı duyuyor. Şu anda bir hukuki süreç var, konuşmak istemiyorum. Sadece unutmak ve geleceğe bakmak istiyorum.
Tatsız bir dönemde olduğum gerçek. Ama artık sonuna geliyoruz her şeyin. Çok yakın zamanda hiçbir sorunum kalmayacak..."

- Yanlış mı hatırlıyorum; Karanlıkta Koşanlar dizisindeki bir sahneden sonra oyunculuğunuza şapka çıkaran Haluk Bilginer "Ne hayvan adamsın!" demiş size!
- Evet, ama şapka çıkartma demeyelim. Oyunculuğa uzak durduğumu biliyordu.
Belki de "Kendine gel," demek istedi. Ama oyuncular arasında güzel pastır böyle övgüler. Doğrusu insanı bazen bir söz bile diriltebilir. Hoşuma gitti, ruhum okşandı.

- Bu repliği şu yüzden hatırlatmak istedim: Sizin oyunculuğunuzun tarifi 'hayvan gibi oynuyor' şeklinde yapılıyor hep. Türkiye'de oyunculuk konusunda üzerinde hemfikir olunan yegane kişisiniz.
Ama siz kalkıp "Oyunculuğumu sıradan buldum ve bu sıradanlığa tahammülüm yoktu," dediniz. Pardon ama neden buna sırtınızı dönüyorsunuz?
- Eşkıya filminden sonra oyunculuğu bıraktım. Benden ancak odun olur duygusundaydım! İçimde hissettiklerim oyunuma yansımıyordu. Kendi dünyamı çok kalabalık ve çok sesli hissediyordum, bunu ancak yazarak ya da film çekerek anlatabileceğimi düşündüm. Hissiz oyuncular vardır. Ortalama bir yeteneğe sahiptir. Mutludur bunlar. Ölene kadar 'en iyi benim' diye düşünür. Gıpta ederim böylelerine. Düşünsene hiç huzursuzluğun yok! Ye, iç, tumba yatak. Ama yetenek derttir aynı zamanda ve yetenek kendi kusurunu görmekte yatar. Seçki farklılığı vardır böyle insanlarda, güzeli seçip ona karşı hayranlık duyarlar ve onu aşmanın, onu daha da güzelleştirmenin yoluna düşerler. Kendi de dahil; kötü olanın, değersiz olanın farkındalardır. Olmadığını ben görüyorsam kim beni ikna edebilir? Çünkü nasıl daha iyi olabileceğini de görüyorum demektir bu. Çekeceğim filmlerde görülecektir, dertlerim oyunculuğumda değil.

- Hâlâ oyunculuğunuzla kavga edip duruyor musunuz?
- Bir kere kendimle eğleniyorum ve settekileri de eğlendiriyorum. Ama geçenlerde sabaha karşı bir sahneden sonra izleme yapıyorduk. Birden "Hayvan herif.
Öküz!" diye bağırarak monitörün başından fırladım. Söylene söylene sokağın dibine doğru yürüdüm; oyunumu beğenmemiştim.
Buna eğlence diyebilecek olgunluktayım ve hep böyle sürecek. Yoksa bu bir kendi kendini yeme hali değil.

- Uğur Yücel benim için Hollywood'un Al Pacino'su ya da Robert de Niro'suna eşdeğer. Sizi tekrar ekranda görmek öyle büyük bir kitleyi televizyonla barıştırıyor, yakınlaştırıyor ki... Haksızlık etmiyor musunuz kendinize, acımasızlık?
- Artık hayatımı daha mutlu yaşamak istiyorum, oyunculuk meselesini kasmayı bıraktım. Oyunculukla tekrar kucaklaştım.
Tiyatro sahnesine de çıkacağım. Bir arkadaşıma söz verdim, Venedik Taciri oynayacağım. Çıkacağız da ne olacak! Hiç, iyi vakit geçireceğim. Sahne kokusu alacağım. Hayat hızla kararıyor; gün gibi.
Gönlü hoş tutmak lazım. Beni izlemek isteyen çok geniş bir kitle olduğunu da biliyorum. İşime gösterdiğim özen daha da artıyor izyecileri düşündüğümde. Ve itiraf edeyim ki bana yapılan methiyelerin gerisinde ve uzağından durmaktan da kaçınacağım artık. İçimde kocaman bir istek var oynamaya ve kendi filmlerimi çekmeye.
Karşılık vermek lazım alkışlara...

- Sırtınızı sıvazlayan birine mi, önünüze projeler serilmesine mi, neye ihtiyacınız var? İç sesinizi dinlediğinizde en çok bağıran ne oluyor anlatır mısınız?
- Uzak diyarlarda sessizlik içinde yazmak ve filmlerimi çekmek yaşam hayalim. Öyle hırpalanıyorum ki ortalarda... Gözükmeden yaşamak olsaydı keşke.

- Kendinize acı çektirmeyi seven biri misinizdir? Yoksa sadece oyunculuk için mi söz konusu bu eleştirel durum?
- Kendime sadece çırpındığım için acıyorum. "Ulan ayaklarını uzat ve cigaranı yak, uzaktan bak. Kendini ağırla biraz," diyorum artık.

- Sinemada dört yapraklı yonca vardı.
Üç erkek oyuncu için aynı benzetmeyi yapsam izninizle; siz, Şener Şen ve Haluk Bilginer. Yanlış olur mu? - Aman hanımefendi, birazdan gelecek gümbürtülü soruların hazırlığı olarak önce ağırlanıyoruz galiba... Buyrun devam edin.

- Herkes sizi Şener Şen'le oynarken görmek istiyor tekrar. İhtimal var mı?
- Yok! Hiçbir ihtimal yok bir kere! Öyle bir tasarı yok. Böyle bir şey sürpriz olur. Aniden bir arada olmamızı gerektirecek bir tasarı lazım oynamamız için.

- Kabadayı filmi Eşkıya ile kıyaslandı hep.
Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu'nu izlediniz mi siz? - Kenan filme en inanmış oyuncuydu orada. Ve bence Eşkıya daha iyi bir filmdi. Şener Abi Eşkıya'da çok iyiydi.